Her gün sabah aynı saatte uyanırsın. Aynı trafik, aynı durak, aynı sandalye. Bir başkasının çizdiği sınırlar içinde günün 8 saatini “verirsin.” Ve buna çalışmak dersin. Ama asıl soru şu: Çalışıyor musun gerçekten, yoksa sadece enerjini devreden çıkaran bir zaman hapishanesinde gönüllü nöbet mi tutuyorsun?
9 – 5 Nereden Çıktı? Kim Bu Saatleri Belirledi?
Sanayi Devrimi'nden önce insanlar mevsime, güneşe ve ürüne göre yaşardı. Zaman çevrimseldi, doğaldı. Ama 19. yüzyılda makineler üretimin merkezine yerleştiğinde, insanlar da saatlere bağlandı. İlk sistematik çalışma saatleri Henry Ford tarafından uygulandı. Amaç “verimi artırmaktı.” Yani saat aralığı insanın değil… makinenin doğasına göre planlandı. Ve sonra bu kalıp, tüm insanlığa şırınga edildi.
O günden bugüne kadar herkes bu düzene “norm” dedi. Ama bu norm, insanın doğasıyla çelişiyor olabilir mi? Kesinlikle. Çünkü insan, çizgisel saatlere göre değil; içsel ritim, dikkat döngüsü ve ruhsal ihtiyaçlara göre yaşar. Ama sistem seni mekanikleştirmek için sana bir saat tanımı verdi: 9’dan 5’e kadar, sadece “bir iş parçası”sın.
Gerçek Şu: Zaman Senin Değil, Onların Sahip Olduğu Alan
Sabah 9’da başlarsın ama aslında 7’de kalkmışsındır. Ulaşım, hazırlık, adaptasyon… Zihnin 8’den önce çoktan teslim edilmiştir. Akşam 5’te çıktığını sanırsın ama trafik, alışveriş, evdeki işler derken, kendine ancak gece 9’da dönersin. Gün bitmiştir. Ve sana kalan şey, sadece uyumak için ayrılan zaman kırıntısıdır. Yani sistem senden sadece 8 saati değil, bütün bir günü çalmaktadır.
Bu Saatler Gerçekten Verim Sağlıyor mu?
Araştırmalar gösteriyor ki, insanlar gün içinde maksimum 4 saatlik yoğun zihinsel çalışma kapasitesine sahiptir. Geri kalan zaman ya tekrara, ya boşluğa, ya da yapay motivasyonlara ayrılır. Ama sistem 8 saati sabitlediği için, senin üretken olmadığın anlarda bile orada durmanı ister. Çünkü kontrol, çalışmandan değil… orada olmandan beslenir.
9 – 5 Bir Zaman Değil, Bir Programdır
Bu saat aralığı sadece “çalışma zamanı” değildir. Bir davranış modelidir. Uyanma saatini belirler. Kahvaltı kültürünü şekillendirir. Hafta içi ilişkilerini sınırlar. Kendine ayıracağın zamanı sıfırlar. Ve sonunda senin hayatını tek tip bir algoritmaya dönüştürür. Sen artık bir insandan çok belirlenmiş saatlerde var olan bir varlıksındır.
Modern Sistem Neden Bu Saatlerde Israrcı?
Çünkü bu saatler içinde seni öngörebilir. Ne zaman ne yapacağını bilir. Sigorta sistemleri, banka saatleri, reklam algoritmaları… hepsi bu zaman çizelgesine göre kurgulanmıştır. Senin saat dışında yaşaman, sistemin seni yönetememesi anlamına gelir. Bu yüzden esnek çalışmak, uzaktan çalışmak gibi kavramlar hep "belirsiz" olarak etiketlenir. Çünkü sistem “seni tanıyamadığı” zaman seni yönetemez.
Çıkış Nerede? Bu Saatlerden Kurtulmak Mümkün mü?
Kurtuluş ilk olarak şu cümleyi sorgulamakla başlar: “Ben bu saatleri neden kabul ettim?” İnsan yaratıcıdır. Zamanı, mekânı ve sistemi değiştirebilir. Ama önce fark etmelidir. Çalıştığın saatler seni yaşatmıyorsa, sadece var oluyorsan… sistem seni tüketiyor demektir. Ve bu tüketimin adı “resmî mesai” olduğu için kimse karşı çıkmaz. Ama içten içe herkes bu sistemin çürüdüğünü hisseder.
Saat 9 – 5 Değil, 24 Saat Senin Olmalıydı
Sana 8 saatlik bir alan verdiler. O alanın içini görevle doldurdular. Geri kalan saatleri ise sana verdiklerini söylediler. Ama senin gerçek zamanın, o 8 saatte kayboldu. Kendini yeniden hatırlamak istiyorsan, zamanını geri al. Çünkü o saatler onlara aitmiş gibi görünse de… içindeki zaman sonsuzdur.