Bazen hayatın içine öyle bir çekiliriz ki, neyin gerçek neyin sahte olduğunu anlamakta zorlanırız. Çevremizde dolaşan insanlar, karanlık karakterlerinin üstüne şekerli kelimeler serper ve biz bu sunî tatlılıkla kandırılırız. Asıl tehlike burada başlar: Gerçek kötüyü o kadar uzun süre maruz kalırız ki, kötünün iyisini görünce ona “iyi” deriz.

Ama gerçek şu: Kötünün iyisi, iyi değildir. O, sadece kötüye alışmış bir zihnin oluşturduğu illüzyondur. Bu illüzyon, zihinsel bir savunma mekanizmasıdır. Aksi halde insan aklı çıldırır.

Çocukluğunda sürekli bağıran bir babaya sahipsen, sana yalnızca sesini yükseltmeyen biri bile mükemmel gelir. Oysa seni hâlâ manipüle ediyordur. Yalnızca bağırmıyordur. Ama sen, onu iyi zannedersin. Çünkü beynin, kötülüğün ortasında “daha az kötü” olana tutunmak ister.

Kötülüğün Normalleşmesi: Duygusal Eşik Kayması

Psikolojide buna “eşik kayması” denir. İnsan, sürekli bir şeye maruz kalırsa, algısal normu oraya kayar. Yani kötü muameleye alıştıysan, bir gün biri sana sıradan davransa, bunu mucize sanırsın. Gülümseyen bir yüz, ilgi gösteren bir ses tonu, bir mesajın geri dönmesi… Bunlar sıradan insani reflekslerdir. Ama senin için olağanüstü hale gelir.

Ve işte o an, kendini kandırırsın. Onu “iyi” ilan edersin. Oysa sadece seni tokatlamıyor. Hepsi bu.

Gerçek İyi Kimdir?

Gerçek iyi insan, iyi olduğunu ispat etmeye çalışmaz. Sadece iyidir. Seni yüceltmez ama incitmez de. Sessizce oradadır. Yanında olmasına gerek yoktur, çünkü seni yargılamadan anlayan bir varlıktır. Ama kötüye alışmış biri, bu insanı ya sıkıcı bulur ya da güvenilmez. Çünkü o iyilik, tanımadığı bir frekanstır.

Sen karanlıkta uzun süre kalırsan, bir mum ışığına güneş dersin. Ama o mum sana yetmez. Er ya da geç söner. Ve sen yine karanlıktasındır.

Gerçek iyi, güneş gibidir. Isıtır, büyütür, ama yakmaz. Ama onun varlığını ayırt etmek, önce tüm sahte mumlardan vazgeçmekle başlar.

Neden Çevremizde Gerçekten İyi İnsanlar Yok?

Çünkü sistem, gerçek iyiliği dışlar. Onlar çok “fazla sessiz”, “fazla dürüst”, “fazla sınır koyan” insanlardır. Manipülatörler için kullanılabilir değildirler. Göz önünde olmazlar. Onlar kalabalıklarda görünmez. Onlar, içimizde derinlere gömülmüş değerler gibi, sadece arayana görünür.

Kötüler konuşur, iyi olanlar dinler. Ve dünya konuşanların sesiyle dolar. O yüzden seni saran gürültüde gerçek iyilik kaybolur. Ama oradadır. Sadece görünmüyordur. Çünkü kötülük bağırır. İyilik fısıldar.

Kendine Sormadığın Sorular

Hiç düşündün mü neden “o” insana bu kadar tutundun? Sana ne verdi? Gerçekten iyi biri miydi, yoksa sadece seni önceki acılarına göre daha az kanatan biri mi?

İnsan bazen zayıfken, kalbini tamir etmek yerine, acıyı azaltan bandajlara sarılır. Oysa bazı acılar iyileşmek için derinleşmelidir. Kökten çözülmeden hiçbir yüzey pansumanı işe yaramaz.

Kötünün iyisine tutunmak, acıyı geçici olarak susturur. Ama iyiliğin sessizliğini duyamaz hale gelirsin. Ve zamanla gerçek iyiyi reddeden bir bilince dönüşürsün. Çünkü sana gerçek fazla gelir.

İyiliği Tanımak İçin İlk Şart

İyi insanları tanımak için önce kendi içinde iyi olanla bağ kurmalısın. İçinde bastırdığın şefkat, erdem, sabır… bunlar dışarıdan gelecek iyiliğin yankısını tanıyan alıcılardır. Eğer senin içindeki iyilik susturulmuşsa, dışarıdaki iyiye de sağır olursun.

Ve bu sağır kalış, seni kötüden iyi yaratmaya zorlar. Çünkü dışsal referansın yoktur. Hep dışarıdaki kötüye göre ölçersin. Oysa iyiliğin ölçütü dışarıda değil, içerdedir.

Şok Edici Gerçek

Gerçek şu ki: Çoğu insan, hayatı boyunca hiç gerçek bir iyi insanla tanışmadan ölür. Çünkü onu görecek göz, fark edecek bilinç gelişmemiştir. Gerçek iyiler, görünürlük peşinde koşmaz. Onlar sistemin değil, vicdanın parçasıdır. Onlara ulaşmak için kalbinle görmen gerekir.

Ve belki de şimdiye kadar tanıdığını zannettiğin herkes sadece kötülüğün tonlarıydı. Ve sen, onların içinden en az karanlık olanı seçip, “işte bu iyi biri” dedin. Ama değildi. Sadece daha az kırıyordu.

O Halde Ne Yapmalı?

İlk yapman gereken şey, geçmişindeki kötülükleri tanımak ve onları “norm” olmaktan çıkarmak. Çünkü zihin, alıştığı şeye anlam yükler. Ve o anlam yerinde durdukça, iyiliği hep yanlış tanırsın.

Kötüyü sevgiyle değil, bilinçle gözlemle. İyiyi sessizlikte ara. Ve unutma: Gerçek iyi insanlar gösterişsizdir. Onlar çoğu zaman yalnızdır. Ama onların varlığı, bir gülümsemenin ardında ömür boyu huzur barındırır.

Sonunda şunu fark edersin: İyi olmak ayrıcalık değil, hatırlayabilenlerin sorumluluğudur. Ve gerçek iyilik, kötülüğün ortasında bile kendini kirletmeyenlerin alnında parlayan görünmeyen bir işarettir.

<p>Bazen hayatın içine öyle bir çekiliriz ki, neyin gerçek neyin sahte olduğunu anlamakta zorlanırız. Çevremizde dolaşan insanlar, karanlık karakterlerinin üstüne şekerli kelimeler serper ve biz bu sunî tatlılıkla kandırılırız. Asıl tehlike burada başlar: Gerçek kötüyü o kadar uzun süre maruz kalırız ki, kötünün iyisini görünce ona “iyi” deriz.</p> <p>Ama gerçek şu: Kötünün iyisi, iyi değildir. O, sadece kötüye alışmış bir zihnin oluşturduğu illüzyondur. Bu illüzyon, zihinsel bir savunma mekanizmasıdır. Aksi halde insan aklı çıldırır.</p> <p>Çocukluğunda sürekli bağıran bir babaya sahipsen, sana yalnızca sesini yükseltmeyen biri bile mükemmel gelir. Oysa seni hâlâ manipüle ediyordur. Yalnızca bağırmıyordur. Ama sen, onu iyi zannedersin. Çünkü beynin, kötülüğün ortasında “daha az kötü” olana tutunmak ister.</p> <h2>Kötülüğün Normalleşmesi: Duygusal Eşik Kayması</h2> <p>Psikolojide buna “eşik kayması” denir. İnsan, sürekli bir şeye maruz kalırsa, algısal normu oraya kayar. Yani kötü muameleye alıştıysan, bir gün biri sana sıradan davransa, bunu mucize sanırsın. Gülümseyen bir yüz, ilgi gösteren bir ses tonu, bir mesajın geri dönmesi… Bunlar sıradan insani reflekslerdir. Ama senin için olağanüstü hale gelir.</p> <p>Ve işte o an, kendini kandırırsın. Onu “iyi” ilan edersin. Oysa sadece seni tokatlamıyor. Hepsi bu.</p> <h2>Gerçek İyi Kimdir?</h2> <p>Gerçek iyi insan, iyi olduğunu ispat etmeye çalışmaz. Sadece iyidir. Seni yüceltmez ama incitmez de. Sessizce oradadır. Yanında olmasına gerek yoktur, çünkü seni yargılamadan anlayan bir varlıktır. Ama kötüye alışmış biri, bu insanı ya sıkıcı bulur ya da güvenilmez. Çünkü o iyilik, tanımadığı bir frekanstır.</p> <p>Sen karanlıkta uzun süre kalırsan, bir mum ışığına güneş dersin. Ama o mum sana yetmez. Er ya da geç söner. Ve sen yine karanlıktasındır.</p> <p>Gerçek iyi, güneş gibidir. Isıtır, büyütür, ama yakmaz. Ama onun varlığını ayırt etmek, önce tüm sahte mumlardan vazgeçmekle başlar.</p> <h2>Neden Çevremizde Gerçekten İyi İnsanlar Yok?</h2> <p>Çünkü sistem, gerçek iyiliği dışlar. Onlar çok “fazla sessiz”, “fazla dürüst”, “fazla sınır koyan” insanlardır. Manipülatörler için kullanılabilir değildirler. Göz önünde olmazlar. Onlar kalabalıklarda görünmez. Onlar, içimizde derinlere gömülmüş değerler gibi, sadece arayana görünür.</p> <p>Kötüler konuşur, iyi olanlar dinler. Ve dünya konuşanların sesiyle dolar. O yüzden seni saran gürültüde gerçek iyilik kaybolur. Ama oradadır. Sadece görünmüyordur. Çünkü kötülük bağırır. İyilik fısıldar.</p> <h2>Kendine Sormadığın Sorular</h2> <p>Hiç düşündün mü neden “o” insana bu kadar tutundun? Sana ne verdi? Gerçekten iyi biri miydi, yoksa sadece seni önceki acılarına göre daha az kanatan biri mi?</p> <p>İnsan bazen zayıfken, kalbini tamir etmek yerine, acıyı azaltan bandajlara sarılır. Oysa bazı acılar iyileşmek için derinleşmelidir. Kökten çözülmeden hiçbir yüzey pansumanı işe yaramaz.</p> <p>Kötünün iyisine tutunmak, acıyı geçici olarak susturur. Ama iyiliğin sessizliğini duyamaz hale gelirsin. Ve zamanla gerçek iyiyi reddeden bir bilince dönüşürsün. Çünkü sana <em>gerçek</em> fazla gelir.</p> <h2>İyiliği Tanımak İçin İlk Şart</h2> <p>İyi insanları tanımak için önce kendi içinde iyi olanla bağ kurmalısın. İçinde bastırdığın şefkat, erdem, sabır… bunlar dışarıdan gelecek iyiliğin yankısını tanıyan alıcılardır. Eğer senin içindeki iyilik susturulmuşsa, dışarıdaki iyiye de sağır olursun.</p> <p>Ve bu sağır kalış, seni kötüden iyi yaratmaya zorlar. Çünkü dışsal referansın yoktur. Hep dışarıdaki kötüye göre ölçersin. Oysa iyiliğin ölçütü dışarıda değil, içerdedir.</p> <h2>Şok Edici Gerçek</h2> <p>Gerçek şu ki: Çoğu insan, hayatı boyunca hiç gerçek bir iyi insanla tanışmadan ölür. Çünkü onu görecek göz, fark edecek bilinç gelişmemiştir. Gerçek iyiler, görünürlük peşinde koşmaz. Onlar sistemin değil, vicdanın parçasıdır. Onlara ulaşmak için kalbinle görmen gerekir.</p> <p>Ve belki de şimdiye kadar tanıdığını zannettiğin herkes sadece kötülüğün tonlarıydı. Ve sen, onların içinden en az karanlık olanı seçip, “işte bu iyi biri” dedin. Ama değildi. Sadece daha az kırıyordu.</p> <h2>O Halde Ne Yapmalı?</h2> <p>İlk yapman gereken şey, geçmişindeki kötülükleri tanımak ve onları “norm” olmaktan çıkarmak. Çünkü zihin, alıştığı şeye anlam yükler. Ve o anlam yerinde durdukça, iyiliği hep yanlış tanırsın.</p> <p>Kötüyü sevgiyle değil, bilinçle gözlemle. İyiyi sessizlikte ara. Ve unutma: Gerçek iyi insanlar gösterişsizdir. Onlar çoğu zaman yalnızdır. Ama onların varlığı, bir gülümsemenin ardında ömür boyu huzur barındırır.</p> <p>Sonunda şunu fark edersin: İyi olmak ayrıcalık değil, hatırlayabilenlerin sorumluluğudur. Ve gerçek iyilik, kötülüğün ortasında bile kendini kirletmeyenlerin alnında parlayan görünmeyen bir işarettir.</p>