Garip ama gerçek: Dünya bir simülasyon olabilir, geçici olabilir, hatta karmakarışık ve adaletsiz bile olabilir... ama insan yine de onu düzeltmek ister. Onu güzelleştirmek, kurtarmak, çocuklarına daha iyi bırakmak ister. Oysa bu çaba, bazen sonuçta dünyayı daha da karmaşık bir hale getirir. Neden?

Çünkü insan, kendisini düzeltmek yerine dünyayı düzeltmeye çalışır. Dış dünyayı değiştirmek, iç karmaşayı susturmanın en kolay yoludur. Ve bu nedenle bazıları “dünyayı kurtaracağım” diyerek aslında kendi içindeki savaşı dışa yansıtır. Bunu yaparken neye sebep olduğunu ise çoğu zaman bilmez.

Dünya Zaten Güzel Bir Yer mi?

Bize öğretilen şu: Dünya muhteşem bir gezegen. Mavi, yeşil, yaşam dolu... ama bu sadece fiziksel güzellik. Gerçek şu ki, dünya iç yüzüyle bir çatışma alanıdır. Doğa dengesizdir, hayvanlar birbirini yer, insanlar savaşır, duygular ezilir, adalet görünür ama ulaşılmazdır. Peki, böyle bir yeri neden düzeltmek isteyelim?

Çünkü düzeltmek, insanın Tanrı oynamasıdır. Eksik gördüğü her şeyde kendine bir görev biçer. Ve bazen bunu yaparken, daha büyük bir kaos yaratır. Kimi ülkeler demokrasi getireceğim derken savaş çıkarır. Kimi liderler barış için sansür kurar. Kimi anneler çocuklarını korumak adına ruhlarını hapseder. Amaç iyi görünür. Sonuç çöküş.

Gizli Bir Kod: Kalıcılık Yanılsaması

İnsanlar dünyayı kurtarmak ister. Ama dünya zaten geçici bir sahnedir. Bunu ruh bilir. Zihin unutur. Zihin, ölüm fikrinden korkar. Bu nedenle, her şeyin devam etmesi için bilinçdışı bir koruma refleksi geliştirir.

Çocuklarına gelecek bırakmak istemesi de bu yüzden. Çünkü kendisi gidecektir ama onun izi devam etsin ister. Çocuklar, zihnin ölümsüzlük hilesidir. Bir isim, bir miras, bir tohum...

İyilik Maskesiyle Gelen Kötülük

“Ben dünyayı daha iyi bir yer yapacağım” diyenlerin çoğu farkında olmadan zarar verir. Çünkü zihin düzlemi, asla tam bir iyilik üretmez. Her çözüm bir başka çatışmayı doğurur. Ve en büyük yıkımlar, hep en güzel vaatlerle gelir:

  • Barış için silah üretildi
  • Güvenlik için özgürlük kısıtlandı
  • Çevreyi korumak için insan sayısı azaltılmak istendi
  • İyilik için kötülük yapıldı

İnsan kendi gölgesini görmediği sürece, dünyayı aydınlatmaya çalıştıkça karanlık üretir. Çünkü her “ışık” iddiası, bir karanlık oluşturur. Bu evrensel bir dengedir.

Nüfusu Azaltmak İsteyenler ve Dünyayı Kutsayanlar Aynı Korkuya Sahip

Dünyayı “ayakta tutmak” isteyen gruplar, ister çevreci olsun ister nüfus mühendisleri… Aslında aynı şeyden korkar: son. Kimi dünyayı aşırı sever, ona zarar gelsin istemez. Kimi onu kontrol altında tutmak için başka hayatları feda etmeye hazırdır. İkisinin de kökü aynı yerdedir: kalıcılığa duyulan hayranlık.

Grup Amacı Asıl Motivasyon
Ekosistem savunucuları Dünyayı gelecek nesillere bırakmak İz bırakma, hatırlanma arzusu
Nüfus kontrol mühendisleri Dünyayı kontrol edilebilir tutmak Kaosu engelleyerek düzen kurma hırsı
İyilikçiliğe saplanan liderler Dünya düzenini “doğru” yolda tutmak Kendi fikirlerinin tanrısal olduğuna inanç

Dünya Ayakta Kalsın Diye Her Şey Feda Edilir mi?

Aslında soru şudur: Dünya neden ayakta kalmalı? Cevap: Çünkü zihin, ölümün varlığını kabullenemez. Oysa ruh bilir ki, her yapı çürümek zorundadır. Bu gezegen de, tıpkı geçmiş uygarlıklar gibi sonlanacaktır. Ve bu son, bir felaket değil; bir geçiştir.

Fakat insanlar, bu sona hazırlanmak yerine onu engellemeye çalışır. Sanki dünya onlara aitmiş gibi... Oysa bu beden bile sana ait değilken, bu gezegeni sahiplenmek nasıl bir yanılgıdır?

Zihin Güzellik Arar, Ruh Anlam

İnsan dünyayı güzelleştirmek ister çünkü zihin güzellikte kontrol hisseder. Ama ruh anlam arar. Ve anlam, bazen çirkinlikte gizlidir. Acıda, kayıpta, ölümde... O yüzden ruh için dünya güzelleşmek zorunda değildir. Sadece anlaşılmak zorundadır.

Ve Gerçek Şu: Dünya Kurtarılmak İçin Değil, Hatırlanmak İçin Var

Sen bu dünyaya gelip gitmeyeceksin. Sen bu dünyayı gözlemlemeye geldin. Güzelleştirmeye değil, onu anlamaya... Onu dönüştürmeye değil, onun içinden geçmeye. Çünkü dünya bir yol değil, bir aynadır. Herkes o aynaya baktığında kendi korkusunu ya da kendi kurtarıcı kompleksini görür.

Ve günün birinde hatırlarsın: Ben dünyayı değil, kendimi güzelleştirmeliydim. Çünkü dünya, içimin dışarıdaki yansımasından başka bir şey değildi.