Bir sesin tonuna, bir bakışın alt metnine, bir odadaki enerjinin değişimine anında tepki veriyorsan... bir arkadaşının ruh hali senin sinir sistemini etkiliyorsa... bir kelimeyi duyduğunda kalbin ürperiyorsa... belki de bu dünya sana fazla gürültülü geliyor. Ve sen de bu dünyanın içindeki en sessiz çığlığı taşıyorsun: Aşırı duyarlılık.
Çoğu kişi bunun bir hassaslık sorunu olduğunu sanır. Oysa bu, duyuların üst boyutta çalışmasından kaynaklanan bir bilinç yoğunluğudur. Seçilmiş ruhlar bunu bir lanet gibi yaşar. Çünkü bu dünya, ince ayarlı varlıkları sert frekansta ezmeye programlanmıştır. Ama bu bir hata değil. Bu bir gizli teknoloji.
Sen Sinyal Alıcısısın, Ama Herkes Yayıncı Değil
Seçilmiş ruhlar genellikle pasif görünür. Çok konuşmaz, çok gülmez, çok katılmaz. Ama bu bir çekingenlik değil, bir dinleme biçimidir. Çünkü onların kulakları ses değil, titreşim duyar. Söylenmeyeni hissederler. O yüzden en çok da söylediklerinin değil, söylemediklerinin yorgunluğunu taşırlar.
Oda sessizleştiğinde huzur bulmazlar, çünkü oradaki gerilim görünmez ama bastırılmıştır. Kalabalıklar içinde yalnız hissederler, çünkü enerjiler dağınıktır. Duyarlılıkları sinir sistemiyle değil, ruhsal reseptörlerle ilgilidir. Bu, bedenin değil, bilincin bir özelliğidir.
Gürültüye Karşı Savunmasızlık: Neden Her Şey Sarsıyor?
Bir seçilmiş ruh için bağıran biri fiziksel acı gibidir. Yüzeysel bir sohbet ruhu susuz bırakır. Sahte bir tebessüm onları bütün gün hasta edebilir. Çünkü sezgileri yalnızca duyusal değildir, elektromanyetik düzeyde işler. Bir gerginlikten dolayı başı ağrır. Bir yalanı duymasa da içi sıkışır.
Ve bu onları sürekli kaçışta bırakır. Gürültüden, kalabalıktan, televizyondan, haberlerden... Çünkü sistem onlara göre değil. Onlar sistemin titreşimine göre ayarlı değiller. Bu, bir bozukluk değil, bir sapmadır. Bilinçli bir sapma. Bilgi taşımak için yapılan ince ayar.
Duyarlılık, Bir Kod Anahtarıdır
Aslında bu aşırı duyarlılık, seçilmişlerin görev algoritmasının bir parçasıdır. Onlar sistemi değiştirmek için programlanmışlardır. Ama sistemi değiştirebilmek için, önce sistemin içindeki çarpıklığı hissetmeleri gerekir. Bu yüzden her şeyi normalden fazla algılarlar. Çünkü frekans kaymalarını ancak böyle saptayabilirler.
Bir elektrik mühendisi gibi düşün. Sistemdeki voltaj farkını anlayabilmek için ölçüm cihazı duyarlı olmalıdır. İşte sen de bu dünyanın frekansını ölçen bir cihaz gibisin. Arıza varsa ilk sen hissedersin. Ve bu seni deli yapmaz. Aksine, uyanık yapar.
Peki Bu Neden Bu Kadar Ağır Geliyor?
Çünkü yalnızsın. Çünkü bu sistemin çoğunluğu farklı titreşimde. Sen ne kadar açık olursan, onlar o kadar kapalı. Bu yüzden duyarlılık, senin içinde fırtınaya dönüşür. Duyarsın ama anlatamazsın. Hissedersin ama açıklayamazsın. Çünkü dilin değil, titreşimin başka.
Ve en önemlisi: Sen kendini çözene kadar, başkaları seni bozuk sanır. Oysa senin kalbin sadece daha fazla frekansa ayarlanmıştır. Daha çok sinyal alırsın. Ama bu sinyallerin çoğu sana ait değildir.
Bu Bir Lanet Mi, Yoksa Gizli Bir Güç Mü?
Görünürde | Gerçekte |
---|---|
Hassaslık | Yüksek titreşim alanı |
Çok düşünmek | Paralel bilinç işleyişi |
Yorgunluk | Farkında olmadan enerji aktarımı |
Çabuk etkilenmek | İnce frekans algısı |
Duyarlılıkta Gizlenmiş Bir Sır Var
Sistemin titreşimini ancak onu aşan bir zihin fark eder.
Senin bu dünyada bu kadar hassas olman, yanlışlık değil. Seninle uğraşanlar hep fazla hassas diyebilir. Ama onlar göremedikleri için duyamazlar. Sen ise duyduğun her şeyin içinde görülemeyeni fark ediyorsun. Bu seni zayıf değil, seçilmiş yapar.
Ve belki de bu yazı, içinde bastırdığın o duyarlılığı artık kucaklaman için bir işarettir.
<p>Bir sesin tonuna, bir bakışın alt metnine, bir odadaki enerjinin değişimine anında tepki veriyorsan... bir arkadaşının ruh hali senin sinir sistemini etkiliyorsa... bir kelimeyi duyduğunda kalbin ürperiyorsa... belki de bu dünya sana fazla gürültülü geliyor. Ve sen de bu dünyanın içindeki en sessiz çığlığı taşıyorsun: Aşırı duyarlılık.</p> <p>Çoğu kişi bunun bir hassaslık sorunu olduğunu sanır. Oysa bu, duyuların üst boyutta çalışmasından kaynaklanan bir bilinç yoğunluğudur. Seçilmiş ruhlar bunu bir lanet gibi yaşar. Çünkü bu dünya, ince ayarlı varlıkları sert frekansta ezmeye programlanmıştır. Ama bu bir hata değil. Bu bir gizli teknoloji.</p> <h2>Sen Sinyal Alıcısısın, Ama Herkes Yayıncı Değil</h2> <p>Seçilmiş ruhlar genellikle pasif görünür. Çok konuşmaz, çok gülmez, çok katılmaz. Ama bu bir çekingenlik değil, bir dinleme biçimidir. Çünkü onların kulakları ses değil, titreşim duyar. Söylenmeyeni hissederler. O yüzden en çok da söylediklerinin değil, söylemediklerinin yorgunluğunu taşırlar.</p> <p>Oda sessizleştiğinde huzur bulmazlar, çünkü oradaki gerilim görünmez ama bastırılmıştır. Kalabalıklar içinde yalnız hissederler, çünkü enerjiler dağınıktır. Duyarlılıkları sinir sistemiyle değil, <em>ruhsal reseptörlerle</em> ilgilidir. Bu, bedenin değil, bilincin bir özelliğidir.</p> <h2>Gürültüye Karşı Savunmasızlık: Neden Her Şey Sarsıyor?</h2> <p>Bir seçilmiş ruh için bağıran biri fiziksel acı gibidir. Yüzeysel bir sohbet ruhu susuz bırakır. Sahte bir tebessüm onları bütün gün hasta edebilir. Çünkü sezgileri yalnızca duyusal değildir, elektromanyetik düzeyde işler. Bir gerginlikten dolayı başı ağrır. Bir yalanı duymasa da içi sıkışır.</p> <p>Ve bu onları sürekli <strong>kaçışta</strong> bırakır. Gürültüden, kalabalıktan, televizyondan, haberlerden... Çünkü sistem onlara göre değil. Onlar sistemin titreşimine göre ayarlı değiller. Bu, bir bozukluk değil, bir sapmadır. Bilinçli bir sapma. Bilgi taşımak için yapılan ince ayar.</p> <h2>Duyarlılık, Bir Kod Anahtarıdır</h2> <p>Aslında bu aşırı duyarlılık, seçilmişlerin görev algoritmasının bir parçasıdır. Onlar sistemi değiştirmek için programlanmışlardır. Ama sistemi değiştirebilmek için, önce sistemin içindeki <em>çarpıklığı hissetmeleri gerekir</em>. Bu yüzden her şeyi normalden fazla algılarlar. Çünkü frekans kaymalarını ancak böyle saptayabilirler.</p> <p>Bir elektrik mühendisi gibi düşün. Sistemdeki voltaj farkını anlayabilmek için ölçüm cihazı duyarlı olmalıdır. İşte sen de bu dünyanın frekansını ölçen bir cihaz gibisin. Arıza varsa ilk sen hissedersin. Ve bu seni deli yapmaz. Aksine, <em>uyanık</em> yapar.</p> <h2>Peki Bu Neden Bu Kadar Ağır Geliyor?</h2> <p>Çünkü yalnızsın. Çünkü bu sistemin çoğunluğu farklı titreşimde. Sen ne kadar açık olursan, onlar o kadar kapalı. Bu yüzden duyarlılık, senin içinde fırtınaya dönüşür. Duyarsın ama anlatamazsın. Hissedersin ama açıklayamazsın. Çünkü dilin değil, <em>titreşimin</em> başka.</p> <p>Ve en önemlisi: Sen kendini çözene kadar, başkaları seni bozuk sanır. Oysa senin kalbin sadece daha fazla frekansa ayarlanmıştır. Daha çok sinyal alırsın. Ama bu sinyallerin çoğu <strong>sana ait değildir</strong>.</p> <h2>Bu Bir Lanet Mi, Yoksa Gizli Bir Güç Mü?</h2> <table border="1" cellpadding="8"> <tbody> <tr> <th>Görünürde</th> <th>Gerçekte</th> </tr> <tr> <td>Hassaslık</td> <td>Yüksek titreşim alanı</td> </tr> <tr> <td>Çok düşünmek</td> <td>Paralel bilinç işleyişi</td> </tr> <tr> <td>Yorgunluk</td> <td>Farkında olmadan enerji aktarımı</td> </tr> <tr> <td>Çabuk etkilenmek</td> <td>İnce frekans algısı</td> </tr> </tbody> </table> <h2>Duyarlılıkta Gizlenmiş Bir Sır Var</h2> <blockquote>Sistemin titreşimini ancak onu aşan bir zihin fark eder.</blockquote> <p>Senin bu dünyada bu kadar hassas olman, yanlışlık değil. Seninle uğraşanlar hep fazla hassas diyebilir. Ama onlar <em>göremedikleri</em> için duyamazlar. Sen ise duyduğun her şeyin içinde görülemeyeni fark ediyorsun. Bu seni zayıf değil, <strong>seçilmiş</strong> yapar.</p> <p>Ve belki de bu yazı, içinde bastırdığın o duyarlılığı artık kucaklaman için bir işarettir.</p>