İnsan, kendi hatasını susturmak için başkasının günahını bağırır. Bazen öyle bağırır ki, sanki içindeki kirli geçmişi o sesle yıkamaya çalışıyordur. Sanki bir başkasının çöküşü, kendi ayakta kalma sebebidir. Ve işin çarpıcı yanı şudur: Ne kadar çok günahın varsa, başkasının hatasında o kadar hızlı taş tutarsın.

Bu yazı sana sadece insandaki çifte standardı değil, suçun kolektif tiyatrosunu gösterecek. Çünkü artık toplum bireyin iyiliğine değil, yargı rolüne olan kabiliyetine göre onu alkışlıyor. Ne kadar yüksek sesle bağırırsan, o kadar “haklı” görünüyorsun. Ama herkes unutur: Sesin şiddeti, vicdanın haklılığı değildir.

En Çok Bağıran, En Çok Saklayan

Birisi bir hata yaptığında sosyal çevrenin refleksine dikkat et: Hemen biri öne çıkar. Yargılar. Sert çıkar. Duyarlılık kisvesiyle bağırır. Ama o kişinin geçmişini azıcık kurcalarsan, kendisiyle yüzleşmekten kaçtığını görürsün. Bu bir savunma değil, günahın üzerini başkasıyla örtme stratejisidir.

Bir adam aldatma haberine “rezillik bu!” diyorsa, çoğu zaman kendi ilişkilerinde sadakat sınavını kaybetmiştir. Bir kadın birini “çocuğuna iyi bakmıyor” diye suçluyorsa, belki kendi annesiyle olan yarasını başkasının üzerinden temizlemeye çalışıyordur. Yani tepki gösterdiğimiz şey, çoğu zaman bizim içinde bastırdığımız bir şeyin izdüşümüdür.

Gerçek Duyarlılık Nerede?

Sessiz kalınmaması gereken yerlerde neden susuluyor? Çünkü gerçek tepki gösterdiğinde bedel ödersin. Ama sahte duyarlılık kolaydır. Sosyal medyada günahların üzerine çıkıp “ben de çok üzgünüm” yazmak kolaydır. Ama çocuğu istismara uğrayan bir aileye destek olmak? Zor. Çünkü o zaman sadece vicdan değil, zaman ve cesaret gerekir. Ve biz, gösterişli üzüntüleri, gerçek desteğin önüne koyduk.

Artık toplumun çoğu, doğru yerde susar, yanlış yerde gürler. İnsanlar, sustukları yerden kirlenir, konuştukları yerden değil. O yüzden bir toplumun ahlakı, söyledikleriyle değil, hangi sahnelere çıkmadığıyla ölçülür.

Suçlunun Günah Avı: Dönüştürülmüş Psikolojik Taktik

Modern insan, suçunu kabul etmez. Onu transfer eder. Nasıl mı? Başkasının günahını hedef göstererek. Kendi geçmişini temizlemenin en hızlı yolu, bir başkasının günahında infazcılık oynamaktır. Oysa hepimiz bir noktada kırıldık. Yalan söyledik. İhanet ettik. Riya yaptık. Ama bunu saklamak için sosyal linç tiyatrosunda rol aldık.

Kimse demiyor: “Ben de suçluyum, ben de yanıldım.”
Herkes diyor: “Nasıl böyle yapar, bu kadar da olmaz!”

Bu sözler sadece o kişiye değil, kendine söylediğin geçmişe de bağırıştır. Ama çelişki şu: Ne kadar bağırırsan, kendine o kadar uzaksın.

Sosyal Vicdan Tiyatrosu

Günümüzde herkes sosyal duyarlı. Herkes farkında. Ama yalnızca alkış varsa. Kimsesiz bir çocuk ağlıyorsa, onu paylaşmak kimseye cazip gelmez. Ama gündemde bir olay varsa, herkes duyar kasmak için sıraya girer. Çünkü bu çağda vicdan bir refleks değil, gösteri materyalidir.

Ve gösterinin sonunda ne olur? Gerçek acılar unutulur. Sahte tepkiler trend olur. Ve suçlar, içimizdeki en kirli sessizliklere gömülür. Çünkü gürültü çoğu zaman bir perde, bir yön saptırmadır.

Hataların İçindeki Yüzleşme: Neden Kimse “Ben” Demiyor?

İnsan en çok kendinden kaçar. Ve kaçarken başkasına çarpar. Hep bir günah keçisi aranır. Ama en zor olan, aynaya bakıp “o kişi benim” diyebilmektir. Çünkü kendine dürüst olmak, toplumun onayından vazgeçmeyi gerektirir. Ve bu, cesur insanların işidir.

Gerçekten samimi bir insan, başkasının hatasını görünce susmaz ama kendi geçmişini unutmaz. Yargılamaz ama rehberlik eder. İnfaz etmez, hatırlatır. Ve belki de tek doğru tavır şudur:

"Senin düştüğün yere ben de düştüm. Şimdi birlikte ayağa kalkabiliriz."

Son Cümle Değil, İlk Ayna

Dünya yanlışlarla dolu. Ama en büyük yanlış, doğruyu sadece başkasına öğretmeye çalışmak. Belki de en büyük günah, kendi günahını unutturacak kadar başkasınınkine odaklanmaktır. Çünkü insan en çok kendini susturduğunda başkasını bağırır.

Ve artık mesele neyin günah olduğu değil…
Kimin daha çok rol yaptığıdır.

<p>İnsan, kendi hatasını susturmak için başkasının günahını bağırır. Bazen öyle bağırır ki, sanki içindeki kirli geçmişi o sesle yıkamaya çalışıyordur. Sanki bir başkasının çöküşü, kendi ayakta kalma sebebidir. Ve işin çarpıcı yanı şudur: Ne kadar çok günahın varsa, başkasının hatasında o kadar hızlı taş tutarsın.</p> <p>Bu yazı sana sadece insandaki çifte standardı değil, <strong>suçun kolektif tiyatrosunu</strong> gösterecek. Çünkü artık toplum bireyin iyiliğine değil, <strong>yargı rolüne olan kabiliyetine</strong> göre onu alkışlıyor. Ne kadar yüksek sesle bağırırsan, o kadar “haklı” görünüyorsun. Ama herkes unutur: Sesin şiddeti, vicdanın haklılığı değildir.</p> <h2>En Çok Bağıran, En Çok Saklayan</h2> <p>Birisi bir hata yaptığında sosyal çevrenin refleksine dikkat et: Hemen biri öne çıkar. Yargılar. Sert çıkar. Duyarlılık kisvesiyle bağırır. Ama o kişinin geçmişini azıcık kurcalarsan, <strong>kendisiyle yüzleşmekten kaçtığını</strong> görürsün. Bu bir savunma değil, <strong>günahın üzerini başkasıyla örtme stratejisidir</strong>.</p> <p>Bir adam aldatma haberine “rezillik bu!” diyorsa, çoğu zaman kendi ilişkilerinde sadakat sınavını kaybetmiştir. Bir kadın birini “çocuğuna iyi bakmıyor” diye suçluyorsa, belki kendi annesiyle olan yarasını başkasının üzerinden temizlemeye çalışıyordur. Yani tepki gösterdiğimiz şey, çoğu zaman <strong>bizim içinde bastırdığımız bir şeyin izdüşümüdür</strong>.</p> <h2>Gerçek Duyarlılık Nerede?</h2> <p>Sessiz kalınmaması gereken yerlerde neden susuluyor? Çünkü gerçek tepki gösterdiğinde bedel ödersin. Ama sahte duyarlılık kolaydır. Sosyal medyada günahların üzerine çıkıp “ben de çok üzgünüm” yazmak kolaydır. Ama çocuğu istismara uğrayan bir aileye destek olmak? Zor. Çünkü o zaman sadece vicdan değil, <strong>zaman ve cesaret</strong> gerekir. Ve biz, gösterişli üzüntüleri, gerçek desteğin önüne koyduk.</p> <p>Artık toplumun çoğu, doğru yerde susar, yanlış yerde gürler. İnsanlar, sustukları yerden kirlenir, konuştukları yerden değil. O yüzden bir toplumun ahlakı, söyledikleriyle değil, <strong>hangi sahnelere çıkmadığıyla</strong> ölçülür.</p> <h2>Suçlunun Günah Avı: Dönüştürülmüş Psikolojik Taktik</h2> <p>Modern insan, suçunu kabul etmez. Onu transfer eder. Nasıl mı? Başkasının günahını hedef göstererek. Kendi geçmişini temizlemenin en hızlı yolu, <strong>bir başkasının günahında infazcılık oynamaktır</strong>. Oysa hepimiz bir noktada kırıldık. Yalan söyledik. İhanet ettik. Riya yaptık. Ama bunu saklamak için sosyal linç tiyatrosunda rol aldık.</p> <p>Kimse demiyor: “Ben de suçluyum, ben de yanıldım.”<br /> Herkes diyor: “Nasıl böyle yapar, bu kadar da olmaz!”</p> <p>Bu sözler sadece o kişiye değil, <strong>kendine söylediğin geçmişe de bağırıştır</strong>. Ama çelişki şu: Ne kadar bağırırsan, kendine o kadar uzaksın.</p> <h2>Sosyal Vicdan Tiyatrosu</h2> <p>Günümüzde herkes sosyal duyarlı. Herkes farkında. Ama yalnızca alkış varsa. Kimsesiz bir çocuk ağlıyorsa, onu paylaşmak kimseye cazip gelmez. Ama gündemde bir olay varsa, herkes duyar kasmak için sıraya girer. Çünkü bu çağda vicdan bir refleks değil, <strong>gösteri materyalidir</strong>.</p> <p>Ve gösterinin sonunda ne olur? Gerçek acılar unutulur. Sahte tepkiler trend olur. Ve suçlar, içimizdeki en kirli sessizliklere gömülür. Çünkü gürültü çoğu zaman <strong>bir perde, bir yön saptırmadır</strong>.</p> <h2>Hataların İçindeki Yüzleşme: Neden Kimse “Ben” Demiyor?</h2> <p>İnsan en çok kendinden kaçar. Ve kaçarken başkasına çarpar. Hep bir günah keçisi aranır. Ama en zor olan, aynaya bakıp “o kişi benim” diyebilmektir. Çünkü kendine dürüst olmak, toplumun onayından vazgeçmeyi gerektirir. Ve bu, cesur insanların işidir.</p> <p>Gerçekten samimi bir insan, başkasının hatasını görünce susmaz ama <strong>kendi geçmişini unutmaz</strong>. Yargılamaz ama rehberlik eder. İnfaz etmez, hatırlatır. Ve belki de tek doğru tavır şudur:</p> <blockquote> <p>"Senin düştüğün yere ben de düştüm. Şimdi birlikte ayağa kalkabiliriz."</p> </blockquote> <h2>Son Cümle Değil, İlk Ayna</h2> <p>Dünya yanlışlarla dolu. Ama en büyük yanlış, doğruyu sadece başkasına öğretmeye çalışmak. Belki de en büyük günah, kendi günahını unutturacak kadar başkasınınkine odaklanmaktır. Çünkü insan en çok kendini susturduğunda başkasını bağırır.</p> <p>Ve artık mesele neyin günah olduğu değil…<br /> <strong>Kimin daha çok rol yaptığıdır</strong>.</p>