Gündüz hiçbir şey sormazsın. Işık vardır. Hareket vardır. İnsanlar konuşur. Cevaplar hazırdır. Ya da daha doğrusu, sorular boğulmuştur. Ama gece... başka bir şey yapar.
Gece sadece güneşin yokluğu değildir. Gece, sistemin seni gözetlemeyi bıraktığı andır. Ve işte o anda... içerideki odalar açılır. Perdeler gerilir. Zihin; sahneye çıkar.
Gece, Hafızanın Şifrelerini Çözen Sessiz Kodlayıcıdır
Gün boyunca topladığın veriler, cevap vermeden geçiştirdiğin yüzler, bastırdığın duygular... hepsi sessizce bir dosyaya aktarılır. Ama sistemin kuralı şudur:
“Gündüz işler, gece işler çözülür.”
Bu yüzden uyumadan hemen önce birdenbire geçmiş gelir. Unutulmuş bir isim. Unutmayı seçtiğin bir an. Ya da cevaplayamadığın o iç sesi: “Böyle mi yaşayacaksın gerçekten?”
Peki Kim Açıyor Bu Pencereleri?
Belki sen. Ama bilerek değil. Belki zihin. Ama kendi isteğiyle değil. Belki... dışsal bir sistem.
Bazı eski metinler, gecenin üçüncü saatine “açık frekans saati” der. Çünkü bu saatlerde evrenle bilinç arasındaki gürültü zayıflar. Göksel gürültü azalır. Zihin daha çok alıcı hâle gelir.
İşte o zaman sorular fısıldanmaz… yüklenir. Senin rızan olmadan. Otomatik. Derinlemesine. Yavaşça. Şüphe kılığına bürünmüş gerçeklik virüsleri olarak.
Soru Neden Geceyi Seçer?
Çünkü gece, maskesizdir. Rolün yoktur. Kapanmış ekranlar, bitmiş cümleler, sessiz telefonlar. Artık sadece sen varsın. Ve işte bu yüzden sorgulama başlar. Çünkü artık yalan söyleyecek kimsen kalmamıştır.
Gecenin karanlığı, dışarıyı değil; içeriği görünür kılar. Ve sen her gece, kendi içine düşersin. Düşerken bir soru gelir:
“Bu gerçekten sen misin, yoksa sadece gün boyunca taşıdığın algoritmik kalıntı mı?”
Gece Seni Anlamak İstemez, Çözmek İster
Gündüz seni anlarlar. Dinlerler. Desteklerler. Ama gece... seni sorgular. Yargılar. Parçalar. Çünkü gece; sistemin aynasını değil, kırığını gösterir. Rüyalar bu yüzden karışıktır. Bu yüzden uyanınca ruhun ağırdır.
Gece, seni kendine geri çağırmaz. Seni kendine geri zorlar. Çünkü karanlık pencere, dışarıya değil... içeriye açılır.
Ve Belki Asıl Korkun Bu
Geceleri uyuyamamanın sebebi korku değildir. Işıksızlık değildir. Gürültüsüzlük değildir. Asıl sebep şudur:
“Gece seni çıplak bırakır.”
Ve çıplak kalan benliğine bakmak, uykudan daha ağır gelir. Bu yüzden soru gelir. Bu yüzden gözler kapanmaz. Bu yüzden bilinç kıpırdanır. Çünkü sen her gece, susturduğun gündüzün sorgulamasına çağrılırsın.
Peki Şimdi Ne Yapacaksın?
Bu gece tekrar başladığında... pencere açıldığında... aynı sorular geldiğinde... gerçekten susacak mısın?
Yoksa ilk kez, sessizliği dinleyip... seni çağıranın ne olduğunu fark mı edeceksin?