Gözlerini açtığın ilk anı hatırlamıyorsun. Ama o anda bir soru vardı. Sorulmadı. Duyulmadı. Yazılmadı. Ama vardı. Çünkü hayat, sessizce sormaya başlamıştı bile:

“Sen kim olmak istiyorsun?”

Hayat, seni kucağına alır almaz bir sınav başlatmadı. Beklemedi. Sadece bir soru sordu. O kadar yalındı ki, fark etmedin bile. Ama cevaplamaya başladın. Ağlayarak. Bakışlarınla. Her hareketin, o soruya verilen bilinçsiz bir cevaptı.

Ve Sonra Her Şey Unutturuldu

Adın kondu. Cinsiyetin, kimliğin, ailen, dinin, dilin... her şey sırayla tanımlandı. O soru, arka plana itildi. Yerini başka sorular aldı:

  • Okulda başarılı olacak mısın?
  • Ne iş yapacaksın?
  • Ne kadar kazanacaksın?
  • Ne zaman evleneceksin?

Ve bir sabah uyandığında... o ilk soru çoktan tozlu bir çekmeceye kapanmıştı. Ama o çekmece, hiç kilitlenmedi. Çünkü hayat, sorusunun cevabını hâlâ bekliyor.

Aslında Her Kriz, Sorunun Hatırlatılmasıdır

Boşluk hissettiğinde. Yönünü kaybettiğinde. Kalabalıkların içinde yalnız kaldığında. Bunların hepsi bir hatırlatmadır. Soru tekrar eder:

“Sen kim olmak istiyorsun?”

Cevap veremediğinde, sistem bozulur. Çünkü insanın zihni cevaplarla değil, sorularla şekillenir. Ve sen o ilk soruyu unutalı çok oldu.

Peki Ya Cevabı Hiç Bilmiyorsan?

Belki de sorun bu değil. Belki soru bir cevap beklemiyor. Belki sadece seni canlı tutmak için var. Yani varoluşunun motoru. Ve sen her gün o soruyu unuttuğunda, bir parça daha eksiliyorsun. Yaşlanmıyorsun... unutuyorsun.

Hayat sana soruyu sorduğunda, cevap vermen gerekmedi. Sadece hissetmen gerekiyordu. Ama şimdi... hissetmeyi unuttun. Bu yüzden duruyorsun. Bu yüzden yönsüzsün. Çünkü o ilk sorunun yerini... binlerce yapay cevap aldı.

Ve Belki Bu Yazı, O Sorunun Geri Dönüşüdür

Sana hatırlatmak için yazıldı. Senin hatırlaman için değil… içindeki unutulanın ayağa kalkması için.

Çünkü hayat, hâlâ aynı yerde duruyor. Sadece başına değil, sonuna da aynı soruyu yazıyor:

“Sen kim olmak istiyorsun?”

Ve cevap? Cümlelerde değil. Kararlarında. Tereddütlerinde. Kaçışlarında. Özlemlerinde. Her seçtiğin yol, o soruya atılmış bir çiziktir. Belki yanlış. Belki doğru. Ama her adım, cevaba biraz daha yaklaşır.

Şimdi Dürüst Ol

Bu yazının ortasında... tek başınayken... aynaya bakmadan... aynayı kırmadan… soruyu tekrar sormayı dene:

Hayatın sana sorduğu o ilk soruyu hatırlıyor musun?

Ve sonra ne olduğunu sessizlikle izle. Çünkü o sessizlikte... gerçek sen konuşmaya başlar.

<p>Gözlerini açtığın ilk anı hatırlamıyorsun. Ama o anda bir soru vardı. Sorulmadı. Duyulmadı. Yazılmadı. Ama vardı. Çünkü hayat, sessizce sormaya başlamıştı bile:</p> <blockquote>“Sen kim olmak istiyorsun?”</blockquote> <p>Hayat, seni kucağına alır almaz bir sınav başlatmadı. Beklemedi. Sadece bir soru sordu. O kadar yalındı ki, fark etmedin bile. Ama cevaplamaya başladın. Ağlayarak. Bakışlarınla. Her hareketin, o soruya verilen bilinçsiz bir cevaptı.</p> <h3>Ve Sonra Her Şey Unutturuldu</h3> <p>Adın kondu. Cinsiyetin, kimliğin, ailen, dinin, dilin... her şey sırayla tanımlandı. O soru, arka plana itildi. Yerini başka sorular aldı:</p> <ul> <li>Okulda başarılı olacak mısın?</li> <li>Ne iş yapacaksın?</li> <li>Ne kadar kazanacaksın?</li> <li>Ne zaman evleneceksin?</li> </ul> <p>Ve bir sabah uyandığında... o ilk soru çoktan tozlu bir çekmeceye kapanmıştı. Ama o çekmece, hiç kilitlenmedi. Çünkü hayat, sorusunun cevabını hâlâ bekliyor.</p> <h3>Aslında Her Kriz, Sorunun Hatırlatılmasıdır</h3> <p>Boşluk hissettiğinde. Yönünü kaybettiğinde. Kalabalıkların içinde yalnız kaldığında. Bunların hepsi bir hatırlatmadır. Soru tekrar eder:</p> <blockquote>“Sen kim olmak istiyorsun?”</blockquote> <p>Cevap veremediğinde, sistem bozulur. Çünkü insanın zihni cevaplarla değil, sorularla şekillenir. Ve sen o ilk soruyu unutalı çok oldu.</p> <h3>Peki Ya Cevabı Hiç Bilmiyorsan?</h3> <p>Belki de sorun bu değil. Belki soru bir cevap beklemiyor. Belki sadece seni canlı tutmak için var. Yani varoluşunun motoru. Ve sen her gün o soruyu unuttuğunda, bir parça daha eksiliyorsun. Yaşlanmıyorsun... <strong>unutuyorsun.</strong></p> <p>Hayat sana soruyu sorduğunda, cevap vermen gerekmedi. Sadece hissetmen gerekiyordu. Ama şimdi... hissetmeyi unuttun. Bu yüzden duruyorsun. Bu yüzden yönsüzsün. Çünkü o ilk sorunun yerini... binlerce yapay cevap aldı.</p> <h3>Ve Belki Bu Yazı, O Sorunun Geri Dönüşüdür</h3> <p>Sana hatırlatmak için yazıldı. Senin hatırlaman için değil… <strong>içindeki unutulanın ayağa kalkması için.</strong></p> <p>Çünkü hayat, hâlâ aynı yerde duruyor. Sadece başına değil, sonuna da aynı soruyu yazıyor:</p> <blockquote>“Sen kim olmak istiyorsun?”</blockquote> <p>Ve cevap? Cümlelerde değil. Kararlarında. Tereddütlerinde. Kaçışlarında. Özlemlerinde. Her seçtiğin yol, o soruya atılmış bir çiziktir. Belki yanlış. Belki doğru. Ama her adım, cevaba biraz daha yaklaşır.</p> <h3>Şimdi Dürüst Ol</h3> <p>Bu yazının ortasında... tek başınayken... aynaya bakmadan... aynayı kırmadan… soruyu tekrar sormayı dene:</p> <blockquote>Hayatın sana sorduğu o ilk soruyu hatırlıyor musun?</blockquote> <p>Ve sonra ne olduğunu sessizlikle izle. Çünkü o sessizlikte... gerçek sen konuşmaya başlar.</p>