Bazı anılar vardır; bir bakış, bir ses, bir dokunuş… Zihne kazınır. Yıllar geçse de silinmez. Ama bazıları öylece kaybolur. Sanki hiç yaşanmamış gibi. Ne görüntü kalır, ne duygu, ne de iz. Hatırlamaya çalışırsın, boşluk. Varlığını bildiğin ama içeriğini hatırlayamadığın hayalet bir anı gibi.
Peki bu hatıraları kim siler?
Ve daha tuhafı: Neden bazı şeyler silinirken, bazıları inatla kalır?
Beyin Her Şeyi Kaydeder Ama Her Şeyi Hatırlamaz
Modern nörobilim der ki, beyin her anı kaydeder. Ama her kaydı “bilince çıkartmaz.” Bu, hafızanın bilinçli ve bilinçdışı katmanlarının bir oyunudur. Yani bazı anılar aslında duruyordur ama senin erişiminden kaldırılmıştır. O kadar uzağa atılmıştır ki, sen yok sandığın o şeyin varlığını hissedemezsin bile.
Bu bir hata mı? Hayır. Belki de bir korunma mekanizmasıdır. Ya da daha karanlık bir cevap: Bilinçli olarak yapılan bir sansürdür.
Beyin Kendi İçinde Bir Devlet Gibidir
Bir düşün. Her şeyin açıkça işlendiği bir sistem olabilir mi? Hayır. Bilinç, devletin görünen yüzüyse, bilinçdışı onun derin yapısıdır. Ve bazı kararlar orada alınır. Bazı bilgiler halka, yani senin bilincine açıklanmaz.
Bazı anıların yok olması bu yüzden olur. Senin iyiliğin için değil, sistemin istikrarı için. Çünkü bazı anılar, hatırlandığında dengeni bozar. Algını sarsar. İnandığın dünyayı yıkar. Ve sistem, kendini korumak için o anıyı siler. Sadece “unutmak” değildir bu. Yok etmektir.
Sahi, Sen O Hatırayı Gerçekten Yaşadın mı?
En rahatsız edici soruya şimdi gelelim: Silindiğini sandığın o hatıra gerçekten var mıydı? Ya da daha korkuncu: Sana ait miydi?
Çünkü bazı hatıralar sana aittir ama seninle başlamaz. Ailenin, atalarının, geçmiş yaşantılarının, genetik kodlarının birer yankısı olabilirler. Ve bazen bir anı, senin zihnine ait olmayan bir parçayı taşıdığı için beyin onu dışlar. Sisteme uymadığı için, uyumsuzluk yarattığı için, görünmez bir el tarafından arşivden silinir.
Kimin Elinde Bu Silgi?
İşte en karanlık soru bu: Bu anıları kim siler?
- Bilinçaltı mı?
- Korkuların mı?
- Bir travma sonrası hayatta kalma refleksi mi?
- Yoksa dışsal bir şey mi? Evrenin, kaderin ya da başka bir varlığın seni belirli şeyleri hatırlamaktan alıkoyması mı?
Çünkü bazı insanlar aynı olayları hatırlarken, sen tamamen boşlukta kalıyorsan, ya senin belleğin silindi, ya da seninki hiçbir zaman yazılmadı.
Bazı Anılar Kaybolmaz, Kilitlenir
Bilinçdışı hafıza, sana ait ama erişilemeyen bir katmandır. Rüyalarında görünen yabancı yüzler, tanıdık gelen ama hatırlayamadığın mekanlar… İşte onlar kilitli hatıraların yankılarıdır.
Ve bu hatıralar, ancak sen hazır olduğunda geri döner. Ama döndüğünde, seni değiştirir. Sana dair sandığın her şeyi sorgulatır.
Peki Gerçekten Silinen Ne?
Bazen bir anı değil, bir his silinir. Bir yüzü hatırlarsın ama onun sende ne bıraktığını hatırlayamazsın. Bir sesi duyarsın ama kim olduğunu çıkaramazsın. Beyin, izleri bırakır ama kapıyı kapatır. Bu, seni korumak için yapılmış bir sabotajdır.
Şimdi Kendine Sor
Hatırlamadığın hangi şey seni tanımlıyor olabilir?
Unuttuğun hangi yüz, hala rüyanda seni izliyor olabilir?
Ya hiç yaşanmamış gibi silinen şey, aslında seni sen yapan ilk çatlaksa?
Ve o çatlağın içinde gerçek sen saklanıyorsa?
Bazı şeyleri unutmak seni hafifletmez. Sadece karanlıkla arandaki duvarı kalınlaştırır.
O duvarın arkasında kim var? Belki de onu hatırladığın anda... artık sen o kişi olmayacaksın.