Her yeni yıl bir planla başlar. Bir ajanda alınır, sayfalar açılır. Spor yapılacak. Kitap okunacak. Terfi alınacak. Yeni bir dil öğrenilecek. Daha fazla kazanılacak. Daha çok gezilecek. Daha çok, daha hızlı, daha yukarı...
Peki bu hedefler gerçekten sana mı ait? Yoksa birileri, hedefin hedef olmasından ziyade, senin hedef koyma refleksine mi yatırım yapıyor? Gel, şimdi bu hedef çılgınlığının içine birlikte dalalım. Belki de yolun sonunda hiç varmak istemediğin bir yere doğru yürüdüğünü fark edeceksin.
Hedef Dediğin Şey, Bir Zincirin Başlangıcı Olabilir
Bir hedef belirlediğinde ne olur? Beynin dopamin salgılar. Bu iyi hissettirir. Ama bu his, başarıya ulaşmaktan değil, ulaşma umudundan gelir. Yani senin beynin ödülü henüz almadan kendini kandırmaya başlar. Bu durum sürekli tekrarlandığında, hedeflerin gerçeğinden çok, hedef koyma eylemine bağımlı hale gelirsin.
Bir nevi içi boş tapınma başlar. Yıl başlar, bir liste yaparsın. Ay başlar, hedef koyarsın. Hafta başlar, yapılacaklar listesi yazarsın. Her seferinde kendine şu mesajı verirsin: Henüz eksiksin, henüz tamamlanmadın. Ve bu, sonsuza dek sürebilecek bir yaratır.
Gelişim Maskesi Altında Yönlendirme Mümkün mü?
Toplum, sana sürekli gelişmen gerektiğini söyler. Peki neden? Gerçekten daha iyi olman için mi, yoksa daha kullanılabilir, daha yönetilebilir, daha tüketici biri olman için mi?
Bak dikkat et: Hedeflerin çoğu senin dışındaki sistemler tarafından önerilir. Reklamlar, kişisel gelişim guruları, LinkedIn'deki başarı öyküleri... Sana derler ki: Hedefin yoksa, bir hiçsin. Oysa belki de asıl tehlike, başkasının sana çizdiği yolda yürümeye razı olmandır.
Hedef mi, Oynanmış Bir Senaryo mu?
Yıllarca okulda "sınava hazırlan" denir. Sonra "üniversiteye hazırlan". Sonra "işe gir", "ev al", "evlen", "çocuk yap", "çocuğunu okut", "emekli ol"... Bu hedef zinciri, sana sunar. Bir çizgi var ve senin onu takip etmen beklenir. Oysa sen o çizgiyi çizerken değil, sadece izlerken var oluyorsun.
İnsanlık tarihine bak. Gerçek dönüşümler çoğu zaman hedefsiz anlarda, kaosun içinden doğdu. Newton elma düşerken evreni sorguladı, bir hedefi yoktu. Tesla, geceleri elleri titreyene kadar projeler çizdi, ama amacı bir terfi almak değildi. Onlar , kariyer planına değil.
Her Hedef, Bir Kaygı Doğurur
Bir hedef koyduğunda, farkında olmadan bir zamanlayıcı çalıştırırsın. Saat işlemeye başlar. Yetişmek zorundasındır. Yetmek zorundasındır. Geri kalmamak zorundasındır. Ve işte orada, . Çünkü hedef, sadece yol değil; aynı zamanda sürekli baskı üreten bir tehdittir. Başaramazsan eksiksin. Ulaşamazsan yetersizsin. Hedefler, çoğu zaman içsel bütünlük değil, dışsal onay beklentisi yaratır.
Peki Ya Sadece Var Olmak Yeterli Olsaydı?
Hiç hedef koymadan yaşadın mı? Sadece hislerini takip ederek, sezgilerini dinleyerek? Belki de en gerçek benliğin, yönlendirilmeyen benliğindir. Belki de hedef olmadan da değerli olabilirsin. Çünkü bir şey olmak zorunda kalmadan, zaten başlayabilirsin.
Sistem hedef ister, çünkü hareket ister. Hareket, tüketim yaratır. Hedefler seni durdurmaz; ama seni hızlandırıp dönüştürür. O yüzden bir an dur. Hedeflerini değil, yönünü sorgula. Çünkü bazen hedeflerin bile seni senden uzaklaştırır.
Bir Soruyla Bitirelim:
Hedefin seni büyütüyor mu, yoksa yönünü çizip seni daha kontrol edilebilir biri mi yapıyor?
Belki de gelişim, sürekli hedef koymakta değil... Hedefsizlik içinde bile kendini dinleyebilmektedir.
<p>Her yeni yıl bir planla başlar. Bir ajanda alınır, sayfalar açılır. Spor yapılacak. Kitap okunacak. Terfi alınacak. Yeni bir dil öğrenilecek. Daha fazla kazanılacak. Daha çok gezilecek. Daha çok, daha hızlı, daha yukarı...</p> <p>Peki bu hedefler gerçekten sana mı ait? Yoksa birileri, hedefin hedef olmasından ziyade, <strong>senin hedef koyma refleksine mi yatırım yapıyor</strong>? Gel, şimdi bu hedef çılgınlığının içine birlikte dalalım. Belki de yolun sonunda hiç varmak istemediğin bir yere doğru yürüdüğünü fark edeceksin.</p> <h2>Hedef Dediğin Şey, Bir Zincirin Başlangıcı Olabilir</h2> <p>Bir hedef belirlediğinde ne olur? Beynin dopamin salgılar. Bu iyi hissettirir. Ama bu his, başarıya ulaşmaktan değil, <strong>ulaşma umudundan</strong> gelir. Yani senin beynin ödülü henüz almadan kendini kandırmaya başlar. Bu durum sürekli tekrarlandığında, hedeflerin gerçeğinden çok, hedef koyma eylemine bağımlı hale gelirsin.</p> <p>Bir nevi içi boş tapınma başlar. Yıl başlar, bir liste yaparsın. Ay başlar, hedef koyarsın. Hafta başlar, yapılacaklar listesi yazarsın. Her seferinde kendine şu mesajı verirsin: Henüz eksiksin, henüz tamamlanmadın. Ve bu, sonsuza dek sürebilecek bir yaratır.</p> <h2>Gelişim Maskesi Altında Yönlendirme Mümkün mü?</h2> <p>Toplum, sana sürekli gelişmen gerektiğini söyler. Peki neden? Gerçekten daha iyi olman için mi, yoksa daha kullanılabilir, daha yönetilebilir, daha tüketici biri olman için mi?</p> <p>Bak dikkat et: Hedeflerin çoğu senin dışındaki sistemler tarafından önerilir. Reklamlar, kişisel gelişim guruları, LinkedIn'deki başarı öyküleri... Sana derler ki: Hedefin yoksa, bir hiçsin. Oysa belki de asıl tehlike, <strong>başkasının sana çizdiği yolda yürümeye razı olmandır</strong>.</p> <h2>Hedef mi, Oynanmış Bir Senaryo mu?</h2> <p>Yıllarca okulda "sınava hazırlan" denir. Sonra "üniversiteye hazırlan". Sonra "işe gir", "ev al", "evlen", "çocuk yap", "çocuğunu okut", "emekli ol"... Bu hedef zinciri, sana sunar. Bir çizgi var ve senin onu takip etmen beklenir. Oysa sen o çizgiyi çizerken değil, sadece izlerken var oluyorsun.</p> <p>İnsanlık tarihine bak. Gerçek dönüşümler çoğu zaman hedefsiz anlarda, kaosun içinden doğdu. Newton elma düşerken evreni sorguladı, bir hedefi yoktu. Tesla, geceleri elleri titreyene kadar projeler çizdi, ama amacı bir terfi almak değildi. Onlar , kariyer planına değil.</p> <h2>Her Hedef, Bir Kaygı Doğurur</h2> <p>Bir hedef koyduğunda, farkında olmadan bir zamanlayıcı çalıştırırsın. Saat işlemeye başlar. Yetişmek zorundasındır. Yetmek zorundasındır. Geri kalmamak zorundasındır. Ve işte orada, . Çünkü hedef, sadece yol değil; aynı zamanda sürekli baskı üreten bir tehdittir. Başaramazsan eksiksin. Ulaşamazsan yetersizsin. Hedefler, çoğu zaman içsel bütünlük değil, dışsal onay beklentisi yaratır.</p> <h2>Peki Ya Sadece Var Olmak Yeterli Olsaydı?</h2> <p>Hiç hedef koymadan yaşadın mı? Sadece hislerini takip ederek, sezgilerini dinleyerek? Belki de en gerçek benliğin, yönlendirilmeyen benliğindir. Belki de hedef olmadan da değerli olabilirsin. Çünkü bir şey olmak zorunda kalmadan, zaten başlayabilirsin.</p> <p>Sistem hedef ister, çünkü hareket ister. Hareket, tüketim yaratır. Hedefler seni durdurmaz; ama seni hızlandırıp dönüştürür. O yüzden bir an dur. Hedeflerini değil, yönünü sorgula. Çünkü bazen hedeflerin bile seni senden uzaklaştırır.</p> <h2>Bir Soruyla Bitirelim:</h2> <blockquote>Hedefin seni büyütüyor mu, yoksa yönünü çizip seni daha kontrol edilebilir biri mi yapıyor?</blockquote> <p>Belki de gelişim, sürekli hedef koymakta değil... Hedefsizlik içinde bile kendini dinleyebilmektedir.</p>