Bir insan başını eğdiğinde, gözleri uzaklara dalıp bir noktaya sabitlendiğinde ve ardından bir başkası sessizce, neredeyse fısıltı gibi kulağına şu cümleyi söyler: “Her şey yoluna girecek”. İşte tam da o an, aslında sıradan bir cümlenin ötesine geçilmiş olabilir. O cümle, bir sakinleştirme tekniği değil; belki de bir .
Beynin Teslim Olduğu Anlar
İnsan zihni, kriz anlarında farklı çalışır. Algı daralır, mantık devreden çıkar, sadece çözüm ve huzur aranır. İşte bu anlarda, belirli cümleler bilinçaltının kapılarını doğrudan açar. “Her şey yoluna girecek” de tam olarak bu kodlardan biridir. Sanki beynin ‘kapan’ düğmesine basılmış gibi, kişi kısa süreliğine düşünmeyi bırakır, direnç azalır, hatta duygusal anlamda teslimiyet başlar.
Bu durum bir tür savunma mekanizması gibi görünse de, aslında daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Çünkü bu cümle, aynı zamanda telkin edici bir güç barındırır. Ve telkin, hipnozun temelidir.
Telkin mi, Teselli mi?
Bu tür cümlelerin kökeni çok eskiye dayanır. Antik Yunan’da “Pan metron ariston” (her şey zamanla düzelir) benzeri sözlerle insanlar teskin edilirdi. Ama asıl mesele şurada başlıyor: Bu sözler sadece rahatlatmak için mi söyleniyordu, yoksa insanı yönetmenin, ikna etmenin bir yolu muydu?
Modern psikolojide, özellikle psikolojik ilk yardım olarak kullanılan bu tür cümleler, kişinin anksiyetesini düşürmek için kullanılır. Ancak nörobilimsel veriler, bu tür sözlerin aynı zamanda zihinsel pasifleştirme etkisi oluşturduğunu gösteriyor. Düşün: Belirsizlik içinde kıvranıyorsun, birisi sana sakin olmanı, çünkü “her şeyin yoluna gireceğini” söylüyor. O an tepki veremiyorsun çünkü zihnin o cümleyle dolup taşıyor.
Subliminal Bir Komut mu?
Reklam dünyasında, siyaset sahnesinde ve hatta sosyal medyada sürekli bu tür pozitif telkinler pompalanıyor. “Her şey iyi olacak”, “merak etme, düzelir”, “sabret, yakında geçecek”… Peki ya bu tekrarlar aslında birer subliminal manipülasyon tekniği ise? Sürekli bu tür mesajlara maruz kalan bireyler, kendi gücünü aramak yerine, dışarıdan gelen pasif telkinlere güvenmeye başlıyor olabilir mi?
Yani bu söz, içindeki kontrol mekanizmasını devre dışı bırakıp seni bir tür bekleme moduna alıyor olabilir. Hayatının iplerini eline almak yerine, “biri halleder, zaman çözer, evren dengeyi kurar” gibi düşüncelerle hareketsiz kalıyorsun.
Toplumsal Uyutma Cümlesi mi?
Bu cümlenin en tehlikeli versiyonu ise kitlesel kullanımlarda ortaya çıkıyor. Kriz dönemlerinde liderlerin “her şey yoluna girecek” demesi, halkı sakinleştirmekten öte, bilinçli bir zaman kazandırma stratejisi olabilir. Tıpkı bir anestezi gibi... Oyalayıcı, geçici ve eylem gücünü azaltıcı.
Çünkü kişi ya da toplum bu sözle beraber “harekete geçme” sorumluluğunu yitiriyor. Onarmak yerine bekliyor. Mücadele etmek yerine dua ediyor. Savaşmak yerine kabulleniyor.
Peki ya Gerçekten Yoluna Girmezse?
Asıl mesele burada başlıyor. Ya hiçbir şey yoluna girmezse? Ya bu cümle, sadece acıyı dondurmak için uydurulmuşsa? İşte o zaman insan bu cümlenin arkasındaki büyük boşluğu fark eder. “Yoluna girmeyecekse, ben ne yapmalıyım?” sorusu ortaya çıkar. Ve bu, hipnozdan uyanma anıdır.
Uyanmak... Evet, belki de bu yazıyı okumanın amacı bu. Uyutulan, ertelenen, beklemeye alınan düşüncelerinden sıyrılmak ve kendine şu soruyu sormak:
Ben mi çözeceğim, yoksa her şeyi bir cümleye mi teslim edeceğim?
Çünkü bazen en tehlikeli şey, kulağa en güzel gelen şeydir: “Her şey yoluna girecek.”
Gerçeği boğazda bırakmak mı, yoksa harekete geçmek mi?
Bu cümleyi duyduğunda bir daha düşün. Belki bir dostun içten tesellisidir. Belki de farkında olmadan içine kodlanmış bir “bekle” komutudur. Ama artık biliyorsun. Cümle seni uyutabilir, ama sen uyanmayı seçebilirsin.