Sabah kahveni alırsın. Telefonunu eline alırsın. Sosyal medyada gezinirken bir gönderi çarpar gözüne:

“Kurumsalda yıllarımı harcadım, şimdi kendi işimi yapıyorum.”

İçinden geçer: “Ben de yapacağım.” Hatta kendine söz verirsin: Bu yıl. Bu yaz. Bu bahar. En geç seneye. “Ben artık kendi işimi kuracağım.”

Ama o gün hiç gelmez.

Hayalin parlaktır, gerçeklik karanlık

Kendi işini kurmak fikri insana aittir. Hayal etmek kolaydır çünkü orada sınır yoktur. Ne patron var ne mail. Ne geç kalma stresi ne ofis içi ego savaşları. Sadece sen ve senin hükmettiğin bir dünya vardır.

Ama işte gerçeklik, hayalin o kusursuz camını kırar. Çünkü kendi işini kurmak, özgürlük değil, tam anlamıyla çıplak kalmaktır.

Patronun yoksa, hiçbir garantin de yoktur

Çoğu insan bunu istemez. Bilinçli ya da bilinçsiz şekilde emniyetli bir bataklığı, belirsiz bir zirveye tercih eder. Çünkü her sabit maaş, hayallerden küçük bir çalmadır. Ama güvenlidir. Otomatiktir. Konforludur.

Senin işin varsa, senin krizin de vardır.
Senin markan varsa, senin uykusuz gecelerin de vardır.
Senin ofisin varsa, senin yalnızlığın da vardır.

Girişimcilik, filmlerde şık görünür; gerçek hayatta ter kokar

Motivasyon videolarında kahramanlar vardır. Garajdan çıkan milyonerler. Üniversiteyi bırakıp imparatorluk kuranlar. Herkesin "Vay be!" dediği başarılar.

Peki o videolarda gösterilmeyen şey ne?

  • Kredi kartı limitinden dönen ay sonları
  • İç sesle yapılan uzun gecelik tartışmalar
  • Sana inanmayan arkadaşlar
  • Ailene söyleyemediğin batışlar

Girişimcilik karizmayla değil, kan, ter ve sessizlikle başlar. Bu sessizlikte çoğu kişi kendini duymaya dayanamaz. O yüzden vazgeçer.

Çünkü kendi işini kurmak, kendinle yüzleşmektir

O ofisten çıkınca geriye kim kaldı? Hani o departmanlar, o toplantılar, o kalabalık... Bunların hepsi sahte bir aidiyetin parçalarıydı. Kendi işini kurduğunda aniden anlarsın:

“Ben, hiç kimseye bağlı değilim.”

Ve bu söz iki anlama gelir:
Birincisi: Özgürsün.
İkincisi: Artık hiçbir ağ seni tutmaz.

Çoğu insan cesaret edemez çünkü... sistem, seni yutulabilir korkularla eğitir

“Aman devlete borcun olmasın.”
“Primlerini yatırdın mı?”
“İflas edersen ne yapacaksın?”
“Çocuğun var, hayal peşinde koşulmaz.”

Oysa en büyük iflas, hayallerin kredi kartı ekstresine dönüşmesidir. Ama sistem bunu öğretmez. “Garanti iş” diye bir zehir verir ve sen de içersin. Çünkü herkes içmiştir. Çünkü herkes ayakta ama uykudadır.

Ve sonra herkes aynı yalanı fısıldar

“Bir gün kendi işimi kuracağım.”

O “bir gün”, asla takvimde yazmaz. O “bir gün”, belki de sadece iç vicdanını susturmak için söylenmiş bir söz olur. Çünkü sen de bilirsin:
Bir işe başlamak, birine karşı değil, kendine karşı bir devrimdir.

Ve devrimler cesaret ister. Rahatını, konforunu, tüm eski kalıplarını ateşe atmanı ister. Ve çoğu kişi o ateşe yakından bakar ama içine adım atamaz.

O yüzden çoğu kişi kendi işini kuramaz

Çünkü başarmak kadar batmak da mümkündür.
Çünkü gülmek kadar rezil olmak da ihtimaldir.
Çünkü “benim işim” dediğin şey, en kırılgan yerin olabilir.

Ve sen... belki de tüm bu ihtimallerden değil,
kendini ilk kez gerçekten görmekten korkuyorsundur.

<p>Sabah kahveni alırsın. Telefonunu eline alırsın. Sosyal medyada gezinirken bir gönderi çarpar gözüne:</p> <p><em>“Kurumsalda yıllarımı harcadım, şimdi kendi işimi yapıyorum.”</em></p> <p>İçinden geçer: “Ben de yapacağım.” Hatta kendine söz verirsin: Bu yıl. Bu yaz. Bu bahar. En geç seneye. “Ben artık kendi işimi kuracağım.”</p> <p>Ama o gün hiç gelmez.</p> <h2>Hayalin parlaktır, gerçeklik karanlık</h2> <p>Kendi işini kurmak fikri insana aittir. Hayal etmek kolaydır çünkü orada sınır yoktur. Ne patron var ne mail. Ne geç kalma stresi ne ofis içi ego savaşları. Sadece sen ve senin hükmettiğin bir dünya vardır.</p> <p>Ama işte gerçeklik, hayalin o kusursuz camını kırar. Çünkü kendi işini kurmak, özgürlük değil, <strong>tam anlamıyla çıplak kalmaktır</strong>.</p> <h2>Patronun yoksa, hiçbir garantin de yoktur</h2> <p>Çoğu insan bunu istemez. Bilinçli ya da bilinçsiz şekilde <em>emniyetli bir bataklığı</em>, belirsiz bir zirveye tercih eder. Çünkü her sabit maaş, hayallerden küçük bir çalmadır. Ama güvenlidir. Otomatiktir. Konforludur.</p> <p>Senin işin varsa, senin krizin de vardır.<br /> Senin markan varsa, senin uykusuz gecelerin de vardır.<br /> Senin ofisin varsa, senin yalnızlığın da vardır.</p> <h2>Girişimcilik, filmlerde şık görünür; gerçek hayatta ter kokar</h2> <p>Motivasyon videolarında kahramanlar vardır. Garajdan çıkan milyonerler. Üniversiteyi bırakıp imparatorluk kuranlar. Herkesin "Vay be!" dediği başarılar.</p> <p>Peki o videolarda gösterilmeyen şey ne?</p> <ul> <li>Kredi kartı limitinden dönen ay sonları</li> <li>İç sesle yapılan uzun gecelik tartışmalar</li> <li>Sana inanmayan arkadaşlar</li> <li>Ailene söyleyemediğin batışlar</li> </ul> <p>Girişimcilik karizmayla değil, <strong>kan, ter ve sessizlikle</strong> başlar. Bu sessizlikte çoğu kişi kendini duymaya dayanamaz. O yüzden vazgeçer.</p> <h2>Çünkü kendi işini kurmak, kendinle yüzleşmektir</h2> <p>O ofisten çıkınca geriye kim kaldı? Hani o departmanlar, o toplantılar, o kalabalık... Bunların hepsi sahte bir aidiyetin parçalarıydı. Kendi işini kurduğunda aniden anlarsın:</p> <p><em>“Ben, hiç kimseye bağlı değilim.”</em></p> <p>Ve bu söz iki anlama gelir:<br /> Birincisi: Özgürsün.<br /> İkincisi: Artık hiçbir ağ seni tutmaz.</p> <h2>Çoğu insan cesaret edemez çünkü... sistem, seni yutulabilir korkularla eğitir</h2> <p>“Aman devlete borcun olmasın.”<br /> “Primlerini yatırdın mı?”<br /> “İflas edersen ne yapacaksın?”<br /> “Çocuğun var, hayal peşinde koşulmaz.”</p> <p>Oysa en büyük iflas, <strong>hayallerin kredi kartı ekstresine dönüşmesidir</strong>. Ama sistem bunu öğretmez. “Garanti iş” diye bir zehir verir ve sen de içersin. Çünkü herkes içmiştir. Çünkü herkes ayakta ama uykudadır.</p> <h2>Ve sonra herkes aynı yalanı fısıldar</h2> <p>“Bir gün kendi işimi kuracağım.”</p> <p>O “bir gün”, asla takvimde yazmaz. O “bir gün”, belki de sadece iç vicdanını susturmak için söylenmiş bir söz olur. Çünkü sen de bilirsin:<br /> Bir işe başlamak, birine karşı değil, <em>kendine karşı bir devrimdir</em>.</p> <p>Ve devrimler cesaret ister. Rahatını, konforunu, tüm eski kalıplarını ateşe atmanı ister. Ve çoğu kişi o ateşe <strong>yakından bakar ama içine adım atamaz</strong>.</p> <h2>O yüzden çoğu kişi kendi işini kuramaz</h2> <p>Çünkü başarmak kadar batmak da mümkündür.<br /> Çünkü gülmek kadar rezil olmak da ihtimaldir.<br /> Çünkü “benim işim” dediğin şey, en kırılgan yerin olabilir.</p> <p>Ve sen... belki de tüm bu ihtimallerden değil,<br /> <em>kendini ilk kez gerçekten görmekten</em> korkuyorsundur.</p>