Kiminle konuşsan aynı cümle: "Bir diploma alayım da, sonrası kolay." Ama o diplomanın neyi kolaylaştıracağı konusunda tuhaf bir sessizlik var. Bir belge için yıllar veriyoruz. Ama o belgenin ne olduğunu gerçekten anlayan var mı? Diploma Bir geçiş kartı mı? Bir rütbe mi? Yoksa sistemin insana yapıştırdığı en rafine barkod mu? Bu belge uğruna gençliğini yakanların çoğu, iş bulamadıklarında diplomayı çerçeveletip duvara asıyor. Bir tür başarısızlık anıtı gibi İronik olan şu: Kimse diplomanın ne için olduğunu sormuyor. Çünkü o soruyu sorarsan büyü bozulur.
Diploma Avı: Bilgiden Çok Onay Peşindeyiz
Sistem bizden bilgi istemiyor. İtaat istiyor. Standartlara uyum. Kurallara sadakat. Müfredata tapınma. Diploma, bilgili olduğunu değil, öğretilenleri sorgulamadan kabul ettiğini gösterir. Zihin özgürse değil, zihin törpülenmişse diploma verirler. İşte bu yüzden diploma çoğu zaman zekânın değil, sabrın belgesidir. Düşünmenin değil, ezberlemenin ödülüdür. Ve diploması olan birçok kişi, hayata karşı en büyük sorusunu hâlâ sormamıştır: "Ben kimim?"
Diploması Olan Ama Cevabı Olmayanlar
Mezuniyet törenleri... Cüppeler, kepler, alkışlar. Ama iç dünyada bir sessizlik. Çünkü çoğu kişi mezun olduğunda aslında hiçbir şeye hazır değildir. Hazır hissettikleri tek şey, dış dünyadan beklenecek olan yeni "rol"dür. İyi bir çalışan. İyi bir eş. İyi bir vatandaş. Hepsi bu. Ve senin o parlak diploman, artık bir toplum kostümüdür. Giyersin. Gülümseyerek. Ama içinde sorarsın: "Bu muydu yani?"
Diploma Sahibi Olmakla Bilge Olmak Arasındaki Derin Uçurum
Hiç dikkat ettin mi? En ilginç sohbetler çoğu zaman üniversite mezunlarından değil, hayatın içindeki adamlardan çıkar. Ustalar. Seyyahlar. İçgörüyü kendi arayışıyla bulanlar. Çünkü bilgelik, belgelerle değil, deneyimle gelir. Diploma ise sana neyin "geçerli bilgi" olduğunu söyler. Sistemin onaylamadığı bilgi, dışlanır. Ve sen zamanla düşünmeyi değil, onaylanmayı öğrenirsin. Böylece diploma seni, bilgeliğe değil düzenin içine iter. Ezberle, geç, unut. Ezberle, geç, unut. Ve sonunda geriye kalan tek şey, geçerliliğini zamanla yitiren bir mürekkepli kağıttır.
Diploman Var Ama Kimliğin Yok
Bugün dünyada milyonlarca insan diplomalı ama kimliksiz. Kendine ait bir fikri yok. Bir dünya görüşü yok. Sadece bir mesleği var. Ve o meslek bile, çoğu zaman tutkudan değil, zorunluluktan seçilmiş. Bir belgeye sahip olmak, bir fikre sahip olmaktan daha değerli hale geldi. Oysa dünya, belgelerle değil fikirlerle değişiyor. Diplomasız devrimciler tarih yazdı. Ama diplomalı sistem köleleri, sadece döngüyü sürdürdü.
Üniversiteler: Modern Mabetler mi, Ruhsuz Fabrikalar mı?
Üniversite binaları. Kütüphaneler. Kampüs hayatı. Ama dikkatli bak: Bunların çoğu, bir öğrenme arayışından çok bir *formatlama süreci*. Özgür düşünce? İstenmez. Çünkü o tehlikelidir. Yerine, ölçülebilir başarı kriterleri vardır. Ortalamalar. Krediler. Bitirme projeleri. Ve böylece üniversiteler, bilgi arayanların değil, iş gücü arayan sistemin üretim bandına dönüşür.
Diplomanın Ötesine Bakabilenler Kazanıyor
Bak Googleın kurucularına. Facebookun. Teslanın. Çoğu ya okuldan atıldı ya da yarıda bıraktı. Çünkü diploma onlar için bir sınırdı. Hayal ettikleri sistemle çelişiyordu. Ve bu insanlar diplomanın değil, vizyonun peşinden gittiler. Senin diploman var ama hayalin yoksa, o belge yalnızca bir sayfadır. Ama hayalin varsa ve o hayal sana yol çiziyorsa, o zaman hiçbir belgeye ihtiyacın yok. Çünkü asıl diploma, kendi potansiyelini keşfettiğin andır.
Bu Soruyu Sorma Cesareti Olanlar Değiştirir
Son bir soruyla bitirelim: Eğer kimse senden diploma istemeseydi sen yine de aynı yolda yürür müydün? Eğer herkes seni yeteneklerine göre değerlendirseydi yine aynı sınıflarda, aynı sıralarda oturur muydun? Ve eğer diploma hiç olmasaydı sen kendini nasıl kanıtlardın? İşte bu soruları sorabilenler, sistemin çerçevesinin ötesini görmeye başlar. Çünkü bazı kağıtlar seni tanımlamaz. Bazı belgeler seni sen yapmaz. Gerçek değer, o belgeyi almadan önce kim olduğundur. Ve sonrasında kim olmaya devam ettiğindir.
<p>Kiminle konuşsan aynı cümle: "Bir diploma alayım da, sonrası kolay." Ama o diplomanın neyi kolaylaştıracağı konusunda tuhaf bir sessizlik var. Bir belge için yıllar veriyoruz. Ama o belgenin ne olduğunu gerçekten anlayan var mı? Diploma Bir geçiş kartı mı? Bir rütbe mi? Yoksa sistemin insana yapıştırdığı en rafine barkod mu? Bu belge uğruna gençliğini yakanların çoğu, iş bulamadıklarında diplomayı çerçeveletip duvara asıyor. Bir tür başarısızlık anıtı gibi İronik olan şu: Kimse diplomanın ne için olduğunu sormuyor. Çünkü o soruyu sorarsan büyü bozulur.</p> <h2>Diploma Avı: Bilgiden Çok Onay Peşindeyiz</h2> <p>Sistem bizden bilgi istemiyor. İtaat istiyor. Standartlara uyum. Kurallara sadakat. Müfredata tapınma. Diploma, bilgili olduğunu değil, öğretilenleri sorgulamadan kabul ettiğini gösterir. Zihin özgürse değil, zihin törpülenmişse diploma verirler. İşte bu yüzden diploma çoğu zaman zekânın değil, sabrın belgesidir. Düşünmenin değil, ezberlemenin ödülüdür. Ve diploması olan birçok kişi, hayata karşı en büyük sorusunu hâlâ sormamıştır: "Ben kimim?"</p> <h2>Diploması Olan Ama Cevabı Olmayanlar</h2> <p>Mezuniyet törenleri... Cüppeler, kepler, alkışlar. Ama iç dünyada bir sessizlik. Çünkü çoğu kişi mezun olduğunda aslında hiçbir şeye hazır değildir. Hazır hissettikleri tek şey, dış dünyadan beklenecek olan yeni "rol"dür. İyi bir çalışan. İyi bir eş. İyi bir vatandaş. Hepsi bu. Ve senin o parlak diploman, artık bir toplum kostümüdür. Giyersin. Gülümseyerek. Ama içinde sorarsın: "Bu muydu yani?"</p> <h2>Diploma Sahibi Olmakla Bilge Olmak Arasındaki Derin Uçurum</h2> <p>Hiç dikkat ettin mi? En ilginç sohbetler çoğu zaman üniversite mezunlarından değil, hayatın içindeki adamlardan çıkar. Ustalar. Seyyahlar. İçgörüyü kendi arayışıyla bulanlar. Çünkü bilgelik, belgelerle değil, deneyimle gelir. Diploma ise sana neyin "geçerli bilgi" olduğunu söyler. Sistemin onaylamadığı bilgi, dışlanır. Ve sen zamanla düşünmeyi değil, onaylanmayı öğrenirsin. Böylece diploma seni, bilgeliğe değil düzenin içine iter. Ezberle, geç, unut. Ezberle, geç, unut. Ve sonunda geriye kalan tek şey, geçerliliğini zamanla yitiren bir mürekkepli kağıttır.</p> <h2>Diploman Var Ama Kimliğin Yok</h2> <p>Bugün dünyada milyonlarca insan diplomalı ama kimliksiz. Kendine ait bir fikri yok. Bir dünya görüşü yok. Sadece bir mesleği var. Ve o meslek bile, çoğu zaman tutkudan değil, zorunluluktan seçilmiş. Bir belgeye sahip olmak, bir fikre sahip olmaktan daha değerli hale geldi. Oysa dünya, belgelerle değil fikirlerle değişiyor. Diplomasız devrimciler tarih yazdı. Ama diplomalı sistem köleleri, sadece döngüyü sürdürdü.</p> <h2>Üniversiteler: Modern Mabetler mi, Ruhsuz Fabrikalar mı?</h2> <p>Üniversite binaları. Kütüphaneler. Kampüs hayatı. Ama dikkatli bak: Bunların çoğu, bir öğrenme arayışından çok bir *formatlama süreci*. Özgür düşünce? İstenmez. Çünkü o tehlikelidir. Yerine, ölçülebilir başarı kriterleri vardır. Ortalamalar. Krediler. Bitirme projeleri. Ve böylece üniversiteler, bilgi arayanların değil, iş gücü arayan sistemin üretim bandına dönüşür.</p> <h2>Diplomanın Ötesine Bakabilenler Kazanıyor</h2> <p>Bak Googleın kurucularına. Facebookun. Teslanın. Çoğu ya okuldan atıldı ya da yarıda bıraktı. Çünkü diploma onlar için bir sınırdı. Hayal ettikleri sistemle çelişiyordu. Ve bu insanlar diplomanın değil, vizyonun peşinden gittiler. Senin diploman var ama hayalin yoksa, o belge yalnızca bir sayfadır. Ama hayalin varsa ve o hayal sana yol çiziyorsa, o zaman hiçbir belgeye ihtiyacın yok. Çünkü asıl diploma, kendi potansiyelini keşfettiğin andır.</p> <h2>Bu Soruyu Sorma Cesareti Olanlar Değiştirir</h2> <p>Son bir soruyla bitirelim: Eğer kimse senden diploma istemeseydi sen yine de aynı yolda yürür müydün? Eğer herkes seni yeteneklerine göre değerlendirseydi yine aynı sınıflarda, aynı sıralarda oturur muydun? Ve eğer diploma hiç olmasaydı sen kendini nasıl kanıtlardın? İşte bu soruları sorabilenler, sistemin çerçevesinin ötesini görmeye başlar. Çünkü bazı kağıtlar seni tanımlamaz. Bazı belgeler seni sen yapmaz. Gerçek değer, o belgeyi almadan önce kim olduğundur. Ve sonrasında kim olmaya devam ettiğindir.</p>