Bir çocuk parkta oynarken durdurulur. Yüzüne eğilen yetişkin bir tebessümle sorar: Büyüyünce ne olacaksın? Bu, basit bir merak gibi görünür. Oysa bu cümle, çocuk zihnine fısıldanan ilk otoriter kodlamalardan biridir. Çünkü aslında sorulan şey şudur: Şu anda olduğun şey yetersiz. Ne zaman işe yarayacaksın?
Çocukluk: Sürekli Eksik Sayılan Bir Durum
Toplum çocukluğu bir bekleme salonu gibi görür. Çocuk olmak, yeterli değildir. Oyun geçicidir. Hayal kurmak zaman kaybıdır. Çünkü asıl hayat, büyüdüğünde başlayacaktır. Ve işte bu düşünce, o masum sorunun içine gizlenmiştir.
Büyüyünce ne olacaksın? demek, çocuğun şu anki varoluşunu değersizleştirmektir. O artık kendi haliyle değil, potansiyeliyle anlamlıdır. Bu potansiyel de daima toplumun kabul ettiği meslek kodlarıyla ölçülür: doktor, öğretmen, mühendis Kimse sormaz: Sen ne hissediyorsun?, Şu an olmak istediğin nedir?
Hayali Meslekler: Programlanmış Seçenekler
Çocuğa bu soru sorulduğunda, verilecek cevaplar genellikle sınırlıdır. Çünkü sistem, çocuğa seçenek sunmaz; seçenekleri dayatır. Astronot, pilot, doktor Çünkü o cevaplar alkış alır. Çocuk alkışa yönelir. Onaylanmak ister. Ve zamanla bu soruya verilen cevap, içinden değil, dışarıdan gelen beklentilerle şekillenir.
Bu bir bilinç eğrisi yaratır. Zihin olunması gerekene yönelir. Olunması gerekene ulaşmak için mevcut benlik bastırılır. Zamanla çocuk, kendi değil, başkalarının tahayyül ettiği kişi olmanın peşine düşer.
Gerçek İlgi | Toplumsal Kabul |
---|---|
Resim yapmayı seviyorum | Ama bu hobi olur, meslek değil. |
Hayvanlarla zaman geçirmek istiyorum | Veteriner ol o zaman. |
Hikaye anlatmayı seviyorum | Öğretmen ol bari. |
Sessizce bakıp gözlem yapıyorum | Bir meslek seç artık. |
Ne Olacaksın? Sorusu ile Ne Olmalısın? Baskısı Aynı Anda Yüklenir
Çocuk, bu soruyla birlikte zaman kavramını bozulmuş şekilde içselleştirir. Bugün değil, yarın. Şimdi değil, sonra. Olduğu kişi değil, olacağı kişi önemlidir. Bu gelecek odaklı bilinç yapısı, çocuğu şimdiki andan koparır. Ve hayat, sürekli yetişilmesi gereken bir tren gibi hissedilir.
Zamanla çocuk kendi bedenine yabancılaşır. Çünkü olmak denen şey hep uzaktadır. Hep eksiktir. Hep başkalarının gözünde tamamlanmak üzeredir.
Soru Sandığın Şey Bir Talimattır
Büyüyünce ne olacaksın? cümlesi aslında bir soru değil, bir yönlendirmedir. Seni sıraya dizen bir komuttur. Geleceğini biçimlendirecek bir sosyal yazılımdır. Çünkü bu cümle ile birlikte çocuk kendini bir proje gibi görmeye başlar. Ve artık sadece zaman değil, kimlik de geleceğe ertelenir.
Ya Bu Soru Hiç Sorulmasaydı?
Bir çocuk hiç bu soruyla karşılaşmasa ne olurdu? Belki o zaman, sadece ne olacağını değil, kim olduğunu daha erken fark ederdi. Şimdiye odaklanırdı. Süreçle bağlantı kurardı. Ve en önemlisi, dışarıdan şekillenmeden, içeriden şekillenmeyi deneyimlerdi.
Toplumsal Kodlama: Uyumlu Yetişkin Üretme Süreci
Bu soru, yalnızca bireysel değil, kitlesel bir programlama aracıdır. Toplum, hangi mesleklere ihtiyacı varsa o sorularla yönlendirir. Sanatçılar, düş kuranlar, gezginler değil; üretim zincirine eklenebilecek işlevsel insan tipleri istenir. Ve bu tipler, çocukken sorulan sorularla seçilir. Sessizce. Masumca. Ama sistematik biçimde.
Son Cümle
Büyüyünce ne olacaksın? sorusu, çocuğun hayal gücünü değil, toplumsal kalıpları tetikler. Ve her cevabın içinde küçük bir yetişkin saklanır. Ama asıl soru hâlâ sorulmaz: Şu an kim olmak seni mutlu ediyor?
<p>Bir çocuk parkta oynarken durdurulur. Yüzüne eğilen yetişkin bir tebessümle sorar: Büyüyünce ne olacaksın? Bu, basit bir merak gibi görünür. Oysa bu cümle, çocuk zihnine fısıldanan ilk otoriter kodlamalardan biridir. Çünkü aslında sorulan şey şudur: Şu anda olduğun şey yetersiz. Ne zaman işe yarayacaksın?</p> <h2>Çocukluk: Sürekli Eksik Sayılan Bir Durum</h2> <p>Toplum çocukluğu bir bekleme salonu gibi görür. Çocuk olmak, yeterli değildir. Oyun geçicidir. Hayal kurmak zaman kaybıdır. Çünkü asıl hayat, büyüdüğünde başlayacaktır. Ve işte bu düşünce, o masum sorunun içine gizlenmiştir.</p> <p>Büyüyünce ne olacaksın? demek, çocuğun şu anki varoluşunu değersizleştirmektir. O artık kendi haliyle değil, potansiyeliyle anlamlıdır. Bu potansiyel de daima toplumun kabul ettiği meslek kodlarıyla ölçülür: doktor, öğretmen, mühendis Kimse sormaz: Sen ne hissediyorsun?, Şu an olmak istediğin nedir?</p> <h2>Hayali Meslekler: Programlanmış Seçenekler</h2> <p>Çocuğa bu soru sorulduğunda, verilecek cevaplar genellikle sınırlıdır. Çünkü sistem, çocuğa seçenek sunmaz; seçenekleri dayatır. Astronot, pilot, doktor Çünkü o cevaplar alkış alır. Çocuk alkışa yönelir. Onaylanmak ister. Ve zamanla bu soruya verilen cevap, içinden değil, dışarıdan gelen beklentilerle şekillenir.</p> <p>Bu bir bilinç eğrisi yaratır. Zihin olunması gerekene yönelir. Olunması gerekene ulaşmak için mevcut benlik bastırılır. Zamanla çocuk, kendi değil, başkalarının tahayyül ettiği kişi olmanın peşine düşer.</p> <table border="1" cellpadding="8" cellspacing="0"> <tbody> <tr> <th>Gerçek İlgi</th> <th>Toplumsal Kabul</th> </tr> <tr> <td>Resim yapmayı seviyorum</td> <td>Ama bu hobi olur, meslek değil.</td> </tr> <tr> <td>Hayvanlarla zaman geçirmek istiyorum</td> <td>Veteriner ol o zaman.</td> </tr> <tr> <td>Hikaye anlatmayı seviyorum</td> <td>Öğretmen ol bari.</td> </tr> <tr> <td>Sessizce bakıp gözlem yapıyorum</td> <td>Bir meslek seç artık.</td> </tr> </tbody> </table> <h2>Ne Olacaksın? Sorusu ile Ne Olmalısın? Baskısı Aynı Anda Yüklenir</h2> <p>Çocuk, bu soruyla birlikte zaman kavramını bozulmuş şekilde içselleştirir. Bugün değil, yarın. Şimdi değil, sonra. Olduğu kişi değil, olacağı kişi önemlidir. Bu gelecek odaklı bilinç yapısı, çocuğu şimdiki andan koparır. Ve hayat, sürekli yetişilmesi gereken bir tren gibi hissedilir.</p> <p>Zamanla çocuk kendi bedenine yabancılaşır. Çünkü olmak denen şey hep uzaktadır. Hep eksiktir. Hep başkalarının gözünde tamamlanmak üzeredir.</p> <h2>Soru Sandığın Şey Bir Talimattır</h2> <p>Büyüyünce ne olacaksın? cümlesi aslında bir soru değil, bir yönlendirmedir. Seni sıraya dizen bir komuttur. Geleceğini biçimlendirecek bir sosyal yazılımdır. Çünkü bu cümle ile birlikte çocuk kendini bir proje gibi görmeye başlar. Ve artık sadece zaman değil, kimlik de geleceğe ertelenir.</p> <h2>Ya Bu Soru Hiç Sorulmasaydı?</h2> <p>Bir çocuk hiç bu soruyla karşılaşmasa ne olurdu? Belki o zaman, sadece ne olacağını değil, kim olduğunu daha erken fark ederdi. Şimdiye odaklanırdı. Süreçle bağlantı kurardı. Ve en önemlisi, dışarıdan şekillenmeden, içeriden şekillenmeyi deneyimlerdi.</p> <h2>Toplumsal Kodlama: Uyumlu Yetişkin Üretme Süreci</h2> <p>Bu soru, yalnızca bireysel değil, kitlesel bir programlama aracıdır. Toplum, hangi mesleklere ihtiyacı varsa o sorularla yönlendirir. Sanatçılar, düş kuranlar, gezginler değil; üretim zincirine eklenebilecek işlevsel insan tipleri istenir. Ve bu tipler, çocukken sorulan sorularla seçilir. Sessizce. Masumca. Ama sistematik biçimde.</p> <h2>Son Cümle</h2> <p>Büyüyünce ne olacaksın? sorusu, çocuğun hayal gücünü değil, toplumsal kalıpları tetikler. Ve her cevabın içinde küçük bir yetişkin saklanır. Ama asıl soru hâlâ sorulmaz: Şu an kim olmak seni mutlu ediyor?</p>