Dünyanın dört bir yanında insanlar hareket halinde… Asyalı Avrupa'da, Afrikalı Amerika'da, Avrupalı Asya’da. Gümrükler kolaylaşıyor, oturumlar hızlanıyor, evlilikler destekleniyor, vatandaşlıklar veriliyor. Ve görünürde her şey “eşitlik” adına yapılıyor.

Ama bir soru zihni delip geçiyor: Bu hareket sadece özgürlük mü, yoksa bir sentez planı mı? İnsanları birbirine karıştırarak ne elde ediliyor?

Farklılıkların Birleştirilmesi mi, Yok Edilmesi mi?

İnsanlık tarihi boyunca kültürler birbirine karıştı. Ama her zaman belli bir sınır vardı. Bir coğrafya, bir dil, bir aidiyet çizgisi… Şimdi bu çizgiler hızla siliniyor. Bir Türk Japonla evleniyor, çocukları Kanada’da büyüyor, Fransız vatandaşı oluyor. Ve bu “normal” gibi sunuluyor.

Ama sorun şu: Bu karışımın yönü tesadüfi değil, sistematik. Küresel sistem, etnik ve kültürel hatları bilinçli olarak eritmeye çalışıyor. Ama neden?

Dil, Din, Irk: Kodlar Siliniyor

Her insan doğduğunda belli bir genetik, dilsel ve kültürel kimlik taşır. Bu kimlik, sadece ait olduğu yerle ilgili değildir. Aynı zamanda onun zihinsel frekansını, bağ kurduğu ataları ve genetik hafızasını da içerir. Ama bugün çocuklar üç dil konuşuyor, bir dine inanmıyor, dört ülkenin kültürüyle büyüyor. Birey özgürleşiyor gibi görünürken, aslında içindeki “köken bilgisi” siliniyor.

Bir insanın geçmişini bilmemesi, onun yeniden yazılmasına izin verir. Ve belki de amaç tam da budur: İnsanı öyle bir hale getirmek ki, kendini ne bir yere ait hissetsin, ne de direnç gösterebilsin.

Irkçılık Kötüdür, Peki Ya Irksızlık?

Irkçılık adı altında başlayan bu dalga, bireylerin birbirine saygı duyması için başlatıldı. Ancak süreç içinde, bireylerin kendi ırklarını sevmesi bile “tehlikeli” görülmeye başlandı. Bugün bir etnik grubun kendine özgü olması, “ayrımcılık” olarak kodlanıyor. Bu zihinsel eşitleme, aslında kişisel silinmenin bir ön adımı olabilir.

Irkçılık kötüdür; çünkü üstünlük iddiası taşır. Ama ırkların doğal yapısının silinmesi de aynı derecede tehlikelidir; çünkü insanı köksüz ve savunmasız hale getirir.

Küresel Sentezin Arkasında Ne Var?

Büyük bir planın varlığına inananlar der ki: Amaç, küresel bir vatandaş üretmek. Hiçbir ülkeye, dile, dine, toprağa tam bağlı olmayan bireyler. Bunlar, evrensel yasaları sorgulamadan kabul eden, merkezi bir otoriteye ihtiyaç duyan, dirençsiz insanlar olacaktır.

Karışık kimlikli birey, geçmişe dayanamaz. Çünkü geçmişi tanıyamaz. Soy, kültür, hafıza… bunlar onu bir millete bağlayan köklerdir. Ama o kökler kazınırsa, birey sadece “şimdiye” bağlı olur. Ve “şimdi”yi kim kontrol ediyorsa, o insanı da kontrol eder.

Irk Karışımıyla Ne Elde Ediliyor?

Genetik açıdan bu karışım bazı varyasyonları artırabilir. Ama aynı zamanda köken spesifik bazı kodları da ortadan kaldırır. Örneğin bazı topluluklar, tarih boyunca mistik bilgilere, psişik yeteneklere, doğayla bütünleşik frekanslara sahipti. Bunlar nesilden nesle aktarılırdı. Şimdi bu frekanslar karışıyor, yayılıyor, zayıflıyor.

Ve belki de istenen tam olarak bu: İnsanlığın içindeki “öz benlik” bilgi kaynağının dağıtılması. Bilinçsel tek tipleşme. Ama görünürde renkli bir dünya...

Sessiz Kodlama: İnsanlık Ortak Zihne Doğru Gidiyor

Filmler, müzikler, dijital içerikler hep aynı mesajı veriyor: Ayrılık kötüdür, birleşmek iyidir. Ama bu birleşme, “bir arada yaşamak” değil… “aynılaşmak” olarak sunuluyor.

Dilini kaybeden bir halk, düşünme biçimini de kaybeder. Kültürünü bilmeyen biri, kendine yöneltemez. Karma bir gen havuzu, geçmişle bağını koparır. Ve sonuçta ortaya çıkan yeni birey: Yönlendirilmeye açık, duygusal olarak bağımsız ama düşünsel olarak zayıf biri olur.

Planın Sonu Ne Olabilir?

Tam kontrol. Tek dil, tek dijital para, tek kültür, tek anlatı. Farklılıkların “kaos” olarak tanımlandığı, düzenin tek tiplikle sağlandığı bir dünya. Bu, ütopya gibi sunulsa da… aslında özgürlük değil, .

Çünkü en büyük esaret, insanın kendini unutmasıdır. Ve belki de asıl plan budur: İnsanı, kendine yabancılaştırmak.