Birine bir şey bedava verdiğinde, gözleri parlar. Sanki yıllardır beklediği ödülü almış gibidir. Hiçbir karşılık vermek istemez. Ve hatta teşekkür bile etmeden arkasını döner.
Ama aynı insana dönüp şöyle desen:
Sen de bir şeyini bedava verir misin?
Yüzü değişir. Savunmaya geçer. Bahaneler başlar: Zamanım yok. Ben o kadarını bilmiyorum. Zaten çok az var.
İşte o anda ortaya çıkar: İnsan, başkasının emeğini bedavaya almayı hak, kendi emeğini bedavaya vermeyi zul sayar.
Başkası Verince Nezaket, Sen Verince Aptallık mı?
Bedava almayı şans sayarsın. Ama bedava vereni enayi sanırsın. Sanki vermek, zayıflık; almak, kurnazlıkmış gibi.
Çünkü çoğu insanın içindeki denge, denge değil çift taraflı adaletsizlik üzerine kuruludur.
Şunu bilmek istemez:
- Bedava aldığı kitap birinin yıllarını yemiştir
- Dinlediği fikir bir başkasının gecesidir
- Kullandığı ürün bir başkasının alın teridir
Ama ne gariptir ki, kendi ellerindekini bedava vermesi istenince, birden benim zamanım, emeğim, bilgim kıymetli der.
Yani başkasının emeği bedavaysa normal, ama kendi emeği kıymetli. İşte çelişki burada patlar.
İnsan Kendi Değerini Abartırken Başkasının Emeğini Unutur
Çünkü sen, kendine özelsin. Senin emeğin paha biçilemez. Senin zamanın değerli. Ama başkasının sunduğu şey? O zaten internette var. O zaten küçüktü. O zaten sıradandı.
Bu cümlelerin hepsi bir şeyi işaret eder: Kendi çıkarı olduğunda değeri yok sayma refleksi.
Ve bu refleks, seni adım adım şu zihne götürür:
- Alabildiğin her şeyi al
- Hiçbir şeyi karşılıksız verme
- Herkes versin, sen izleyerek kazan
Sonra da şu şikâyet başlar: İnsanlar artık bencil. Ama fark etmezsin: Bencilliğin merkezindesin.
Ve İşte Gerçek: Herkes Bedava Almak İster, Çünkü Kendi Emeğini Tanrılaştırır
Senin zamanın, çaban, aklın... kutsaldır. Ama başkasının verdiği şeyler? Onlar senin hakkındır. Çünkü onlar zaten fazla olanlardır.
Bu düşünceyle yaşarsan ne olur? Hiçbir zaman karşılıklı değer doğmaz. Hep almak istersin ama sistem vermez.
Çünkü bir dünyada herkes bedava isterse, verilecek hiçbir şey kalmaz.
Bedava Alan Dolu, Ama Karşılıksız Veren Yok
Ve bu yüzden dünya sessizce boşalıyor. Bilgi tükeniyor. İyilik susuyor. Üreten içine kapanıyor. Paylaşan küskünleşiyor.
Çünkü herkes bedava alınca mutlu, ama bedava verince eksik hissediyor.
Oysa gerçek tam tersidir:
Bedava almak seni doldurmaz. Ama hiçbir karşılık beklemeden verdiğin an, sen en çok o zaman zenginsindir.<p>Birine bir şey bedava verdiğinde, gözleri parlar. Sanki yıllardır beklediği ödülü almış gibidir. Hiçbir karşılık vermek istemez. Ve hatta teşekkür bile etmeden arkasını döner.</p> <p>Ama aynı insana dönüp şöyle desen:</p> <blockquote>Sen de bir şeyini bedava verir misin?</blockquote> <p>Yüzü değişir. Savunmaya geçer. Bahaneler başlar: Zamanım yok. Ben o kadarını bilmiyorum. Zaten çok az var.</p> <p>İşte o anda ortaya çıkar: <strong>İnsan, başkasının emeğini bedavaya almayı hak, kendi emeğini bedavaya vermeyi zul sayar.</strong></p> <h2>Başkası Verince Nezaket, Sen Verince Aptallık mı?</h2> <p>Bedava almayı şans sayarsın. Ama bedava vereni enayi sanırsın. Sanki vermek, zayıflık; almak, kurnazlıkmış gibi.</p> <p>Çünkü çoğu insanın içindeki denge, denge değil <em>çift taraflı adaletsizlik</em> üzerine kuruludur.</p> <p>Şunu bilmek istemez:</p> <ul> <li>Bedava aldığı kitap birinin yıllarını yemiştir</li> <li>Dinlediği fikir bir başkasının gecesidir</li> <li>Kullandığı ürün bir başkasının alın teridir</li> </ul> <p>Ama ne gariptir ki, kendi ellerindekini bedava vermesi istenince, birden <strong>benim zamanım, emeğim, bilgim kıymetli</strong> der.</p> <p>Yani başkasının emeği bedavaysa normal, ama kendi emeği kıymetli. İşte çelişki burada patlar.</p> <h2>İnsan Kendi Değerini Abartırken Başkasının Emeğini Unutur</h2> <p>Çünkü sen, kendine özelsin. Senin emeğin paha biçilemez. Senin zamanın değerli. Ama başkasının sunduğu şey? <strong>O zaten internette var. O zaten küçüktü. O zaten sıradandı.</strong></p> <p>Bu cümlelerin hepsi bir şeyi işaret eder: <em>Kendi çıkarı olduğunda değeri yok sayma refleksi.</em></p> <p>Ve bu refleks, seni adım adım şu zihne götürür:</p> <ul> <li>Alabildiğin her şeyi al</li> <li>Hiçbir şeyi karşılıksız verme</li> <li>Herkes versin, sen izleyerek kazan</li> </ul> <p>Sonra da şu şikâyet başlar: İnsanlar artık bencil. Ama fark etmezsin: <em>Bencilliğin merkezindesin.</em></p> <h2>Ve İşte Gerçek: Herkes Bedava Almak İster, Çünkü Kendi Emeğini Tanrılaştırır</h2> <p>Senin zamanın, çaban, aklın... kutsaldır. Ama başkasının verdiği şeyler? Onlar senin hakkındır. Çünkü onlar zaten fazla olanlardır.</p> <p>Bu düşünceyle yaşarsan ne olur? Hiçbir zaman karşılıklı değer doğmaz. Hep almak istersin ama sistem vermez.</p> <p>Çünkü bir dünyada herkes bedava isterse, <strong>verilecek hiçbir şey kalmaz.</strong></p> <h2>Bedava Alan Dolu, Ama Karşılıksız Veren Yok</h2> <p>Ve bu yüzden dünya sessizce boşalıyor. Bilgi tükeniyor. İyilik susuyor. Üreten içine kapanıyor. Paylaşan küskünleşiyor.</p> <p>Çünkü herkes bedava alınca mutlu, ama bedava verince eksik hissediyor.</p> <p>Oysa gerçek tam tersidir:</p> <blockquote>Bedava almak seni doldurmaz. Ama hiçbir karşılık beklemeden verdiğin an, <em>sen en çok o zaman zenginsindir.</em></blockquote>