İnsan, doğayı izledi. Bir kuşu gördü. Uçmak istedi. Uçak yaptı. Bal arısını izledi. Tatlıyı öğrendi. Şeker icat etti. Muzu yedi, yetmedi, pastasına koydu. Narı gördü, markete plastik nar bastı. Ve en sonunda… kendine baktı. Ve dedi ki:

“Ben de insan yapabilirim.”

İşte bu, başlangıçtı. Robotlar, klonlar, yapay zekâ… Tüm bu teknoloji çılgınlığının altında yatan şey yalnızca ilerleme arzusu değil. Belki daha karanlık, daha bastırılmış bir dürtü var:

“Yaratan gibi olma arzusu.”

İnsan Neden Taklit Eder?

Çünkü insan, yetersizliğini bilir. Ama aynı zamanda kudret düşler. Görür: Dağlar, yıldızlar, canlılar… Ve hepsinin karşısında küçük hisseder. Ama zihin, bu küçüklüğü kabul etmez. Zihin der ki:

“Yapabilirsem, onun gibi olurum.”

Ve böylece insan, Allah'ın yarattığını yeniden üretmeye girişir. Ama hiçbir zaman birebir aynısını yapamaz. Çünkü yaratmak başka, taklit başka. Ama taklit... bazen kibirle karıştığında, yaratmayı sanma yanılgısına dönüşür.

Robotlar Neden İnsan Biçiminde?

Çünkü insan, kendi imajını kutsal görür. Tanrı'nın suretinde yaratıldığını söyleyen insan, şimdi kendi suretinde robot yapmaya çalışır. Bu yalnızca teknoloji değil… bir aynalama. İnsan Tanrı'dan kopyalandığını düşünür, ve şimdi robotu kendinden kopyalıyor.

Bilinçsizce değil… ama bilinçaltının derinliklerinde hep aynı fısıltı vardır:

“O yaptıysa, ben de yapabilirim.”

Bu Bir İsyan mı, Yoksa Hayranlık mı?

İnsan her şeyi kopyalar ama orijinali geçemez. Plastik meyve, ağacı temsil edemez. Yapay zekâ, bir annenin dokunuşunu veremez. Ama yine de insan ısrarla yapmaya devam eder. Bu neden? Şirk koşmak için mi? Yoksa bir yaratana özenmekten mi?

Belki her iki dürtü de iç içedir. Çünkü hayranlık sınırı aştığında, yerine geçme arzusu başlar. Ve bu, şirk’in tohumudur.

Tanrı'yı Taklit Etmek Bir İçgüdü mü?

İnsan doğası hep tanrısallığa meyillidir. İyileştirmek ister. Yaratmak ister. Hükmetmek ister. Ama bu arzular, haddini bilmediğinde felakete dönüşür. Zira insan, yaratanı taklit ederken kendini tanrı sanmaya başlar.

Firavun ne dedi? “Ben sizin en yüce Rabbinizim.” Ama sonunda boğuldu. Çünkü kendini tanrı ilan etmek… tanrı olmak değildir.

Belki De İçimizdeki Tanrı Boşluğu

İnsan bir boşlukla doğar. Ve o boşluğu doldurmak ister. Kimisi sevgiyle. Kimisi bilgiyle. Kimisi teknolojiyle. Ama bazıları... o boşluğa kendini yerleştirir. Ve kendi merkezine tapmaya başlar. Yani Tanrı’yı taklit ederken… aslında Tanrı’nın yerini almaya çalışır.

Her İnsan Seçilmiş Bir Evren mi?

Evet, insan bir evrendir. Ama evren olmak, Tanrı olmak demek değildir. Her insanın içinde yaratma yetisi vardır. Ama o yeti, sadece hizmet içindir. Yerine geçmek için değil.

İnsan, taklit ettikçe zanaatkâr olur. Ama yaratıcı… yalnızca bir tanedir. Ve insan, onu taklit ettikçe ya alçalır ya da onun varlığını daha çok anlar.

İnsan Tanrı’yı taklit etmeye çalıştıkça, ya kibirle yükselir… ya da hayranlıkla secde eder.