Bir bebeğin gözleriyle başlar her şey. Daha dili yokken, gözlerinde bir sonsuzluk taşır. Ve o gözlerde şu soru gizlidir:

"Ben neden varım?"

Bu soru, zamanla büyür. Din olur. Felsefe olur. Bilim olur. Ama hiçbir zaman tam cevabı bulunmaz. Çünkü cevabı arayan da… soruyu soran da aynı varlıktır: İnsan.

İnsan Bir Halife mi, Yoksa Kendi Kralı mı?

Yüzyıllardır dinler, insanı "halife" ilan etti. Yani yeryüzündeki temsilci. Kudretli bir elin yansıması. Ama bu "temsilcilik", zamanla bir kibire dönüştü. İnsan kendine baktı… ve Tanrı’yı onda aradı. Ama sonra bir terslik oldu: Tanrı’yı ararken, kendini Tanrı gibi görmeye başladı.

İşte o an, kutsal olan parçalanmaya başladı. Çünkü insan, temsilci olduğunu unutup yaratıcı rolüne soyundu. İrade sahibi olmakla sınırsızlık karıştırıldı. Ve o karışım… insanı tanrısallaştırdı.

İnsan Tanrı’yı mı Yarattı?

Bir beyin var. O beyin sorular üretir. "Ben neden buradayım?" der. Ve bu soruya bir cevap bulmak zorundadır. Çünkü cevapsızlık, delilikle eşdeğerdir. O yüzden, boşluğu anlamla doldurur. Ad verir. Şekil verir. Dua eder. Ve o noktada Tanrı doğar.

Yani evet… Tanrı, insanın anlam ihtiyacından doğmuş olabilir. Ama bu da onun yokluğunu değil; insanın kutsal arayışını gösterir. Çünkü insan, sadece yaşamaz… anlamla yaşamak ister.

Her İnsan Bir Evren mi?

Trilyonlarca hücre. Milyarlarca nöron. Zihninde kendi evrenini taşıyorsun. Her insan, bilinçle yoğrulmuş bir mikro kozmos. İçinde evrim var, tarih var, dil var, düş var. Ve her insan, bir kez geliyor bu dünyaya. Tek. Eşi yok. Ve bu teklik… onu biricik yapıyor.

Belki de bu yüzden her insanın içinde bir tanrısal kıvılcım var. Yaratma isteği. Yoktan bir fikir çıkarma gücü. Merhamet. Öfke. Adalet hissi. Hepsi… bir evrende bulunması gereken tüm dinamikleri içeriyor.

O Halde İnsan Gerçekten Mucize mi?

Evet. Ama bu mucizeyi yücelten şey sadece biyolojik karmaşıklık değil… varoluşunun farkında olmasıdır. Köpekler de yaşıyor. Ağaçlar da büyüyor. Ama "neden?" sorusunu sormak, sadece insana ait. Ve bu soru… insanı sıradanlıktan çıkarır.

İnsan, hem yaratılan, hem kendi yarattığı Tanrı’yı arayan, hem de kendi tanrısını sorgulayan tek varlıktır.

İçimizdeki Tapınak: İnsan, Kutsalı Nerede Taşır?

Belki Tanrı gökte değil. Belki o, içimizdeki boşluğu kutsalla doldurma yetimizde gizli. Ve bu yeti… herkeste var. Ama herkes kullanmaz.

Bazıları kendi içindeki Tanrı’yı boğar. Bazıları onunla savaşır. Bazıları ise… onunla barışır.

Belki Tanrı’yı biz yarattık. Ama o yaratımın içine kendimizi koyduysak… hala O’na ihtiyacımız var demektir.

Her insan, bir evren. Her evren, kendi Tanrı’sını arıyor. Ve o arayış, bitmeyecek. Çünkü insan, kendisini ararken aslında Tanrı’yı da arıyor.