Hayat bana hep haksızlık etti. Beni kimse anlamıyor. Benim kaderim zor, başkalarınınki kolay.
Bu cümleleri tanıyorsun. Belki senden geldi. Belki yakınında her gün tekrar eden bir frekans gibi çınlıyorlar. Fakat burada bir soru var: Gerçekten kader mi seni mutsuz ediyor? Yoksa senin ona bakış şeklin mi bir nevi ruhsal sabotaj?
Şikayet Etmenin Kutsal Rahatlığı
Şikayet etmek, acı çekene ilahi bir konfor sunar. Çünkü şikayet bir tür suç devretme sanatıdır. O yaptı. O anlamadı. Hayat bana vermedi. Sistem bozdu. Ailem destek olmadı. Eşim beni ezdi. Peki sen ne yaptın?
Cevap çoğu zaman: Ben çok şey denedim ama olmadı. Oysa bu cümle, denedim değil, vazgeçtim demektir.
Gerçek Travma mı, Travmanın Gölgesi mi?
Şunu unutmamalısın: Travma, yaşanır ve geçer. Ama travmanın gölgesi, sen izin verdikçe seninle yaşamaya devam eder.
Bazı insanlar yıllar önce yaşadığı bir kırılmayı, bugünkü kararlarına algoritma gibi gömer. Eğer bana o zaman destek olunsaydı Eğer beni aldatmasaydı Eğer babam bana sarılsaydı
Ve sonra ne olur biliyor musun? Hayatının kalanını bir eksik teması üzerine kurarsın. Sanki hiç tamamlanmayacak bir dosyayı her sabah yeniden açarsın.
Başkaları Daha Kötü Durumda Ama Mutluysa?
Çünkü mutluluk bir sonuç değil, bir yorum sistemidir.
Hayatı kötü giden ama mutlu olan insanlar, yaşadıklarıyla kavga etmeyi değil; onunla birlikte akmayı seçmiştir. Onlar da incindi. Onlar da kandırıldı. Ama fark neydi?
Şu: Biri acıya kimlik yaptı, diğeri acıyı hikâyeye dönüştürdü.
Şikayet Etmek, Bilinçaltı İçin Ne Anlama Gelir?
Her şikayet, aslında beynine şu mesajı verir:
Ben kurbanım. Ben çözümün değil, sorunun tarafıyım. Benim dışımda herkes sorumlu. Ben harekete geçmemeliyim çünkü zaten her şey bozuk.
Bilinçaltı bu kodu kaydeder. Ve ne yapar biliyor musun?
Sen harekete geçmek istediğinde seni sabote eder. İlişkiye başlamak istersin, zaten terk edilirim der. İşe başvurmak istersin, bana vermezler der. Hayalini kurarsın, sen kim, o kim? der.
Gerçekten Kurtulmak İstiyor Musun?
Şimdi burada bir viraj alacağız. Çünkü bu yazının buraya kadar olan kısmı sadece tespit. Ama sen hâlâ şikayet ediyorsan, seni durduran bir olabilir.
Evet. Şikayet etmenin bilinçdışı bir ödülü var:
- Sorumluluktan kaçarsın
- Empati devşirirsin
- Haklı konumda kalırsın
- Değişmemen için kılıf üretirsin
O yüzden şimdi bu soruyu kendine sor:
Acımı bırakınca kim olacağım? Eğer bu soru seni korkutuyorsa Muhtemelen acı, senin en uzun ilişkindir.
Çözüm Ne? Zihinsel Kodları Nasıl Kıracağız?
Öncelikle şunu unutma: çözüm, geçmişi yok etmek değil. Çözüm, geçmişle birlikte yeni bir yorum katmanı inşa etmek.
- Geçmişinle kavga etme. Onunla konuş.
- Kendine şunu söyle: Bunu yaşadım. Ama artık o gün değilim.
- Her şikayetin yerine bir eylem koy. Kimse beni dinlemiyor diyorsan, git ve birini sen dinle.
- Acıyı anlat ama acının içinde yaşamayı bırak.
- Kendine kimlik değil, hareket üret.
Çünkü şunu bil:
Ben şikayetçiyim cümlesi sana geçici konfor sağlar. Ama Ben sorumluyum cümlesi seni sonsuz özgürlüğe götürür.
Bir Gerçek Daha: Acıdan Çıkmak İçin Acıya Dokunmak Gerek
Çok insan acısını inkâr eder. Ama aslında çözüm, yüzleşme korkusunun tam ortasında yatar.
Acına dön. Bak. Korkma. Ama sonra orada kalma. Çünkü geçmiş bir mezar olabilir ama sen diriysen oraya ait değilsin.
Ve En Sonunda
Sadece kaderin değil, karakterin değişir. Sadece hikâyen değil, sesi değişir. Artık acını anlatmazsın onu aşmış halinle başkalarına ışık tutarsın.
Gerçek iyileşme, sustuğunda gelen sessizlikte değil... Artık o sessizliğe ihtiyaç duymadığında başlar.<p>Hayat bana hep haksızlık etti. Beni kimse anlamıyor. Benim kaderim zor, başkalarınınki kolay.</p> <p>Bu cümleleri tanıyorsun. Belki senden geldi. Belki yakınında her gün tekrar eden bir frekans gibi çınlıyorlar. Fakat burada bir soru var: Gerçekten kader mi seni mutsuz ediyor? Yoksa senin ona bakış şeklin mi bir nevi ruhsal sabotaj?</p> <h2>Şikayet Etmenin Kutsal Rahatlığı</h2> <p>Şikayet etmek, acı çekene ilahi bir konfor sunar. Çünkü şikayet bir tür suç devretme sanatıdır. O yaptı. O anlamadı. Hayat bana vermedi. Sistem bozdu. Ailem destek olmadı. Eşim beni ezdi. Peki sen ne yaptın?</p> <p>Cevap çoğu zaman: Ben çok şey denedim ama olmadı. Oysa bu cümle, denedim değil, vazgeçtim demektir.</p> <h2>Gerçek Travma mı, Travmanın Gölgesi mi?</h2> <p>Şunu unutmamalısın: Travma, yaşanır ve geçer. Ama travmanın gölgesi, sen izin verdikçe seninle yaşamaya devam eder.</p> <p>Bazı insanlar yıllar önce yaşadığı bir kırılmayı, bugünkü kararlarına algoritma gibi gömer. Eğer bana o zaman destek olunsaydı Eğer beni aldatmasaydı Eğer babam bana sarılsaydı </p> <p>Ve sonra ne olur biliyor musun? Hayatının kalanını bir eksik teması üzerine kurarsın. Sanki hiç tamamlanmayacak bir dosyayı her sabah yeniden açarsın.</p> <h2>Başkaları Daha Kötü Durumda Ama Mutluysa?</h2> <p>Çünkü mutluluk bir sonuç değil, bir <em>yorum sistemidir</em>.</p> <p>Hayatı kötü giden ama mutlu olan insanlar, yaşadıklarıyla kavga etmeyi değil; onunla birlikte akmayı seçmiştir. Onlar da incindi. Onlar da kandırıldı. Ama fark neydi?</p> <p>Şu: Biri acıya kimlik yaptı, diğeri acıyı hikâyeye dönüştürdü.</p> <h2>Şikayet Etmek, Bilinçaltı İçin Ne Anlama Gelir?</h2> <p>Her şikayet, aslında beynine şu mesajı verir:</p> <blockquote>Ben kurbanım. Ben çözümün değil, sorunun tarafıyım. Benim dışımda herkes sorumlu. Ben harekete geçmemeliyim çünkü zaten her şey bozuk.</blockquote> <p>Bilinçaltı bu kodu kaydeder. Ve ne yapar biliyor musun?</p> <p>Sen harekete geçmek istediğinde seni sabote eder. İlişkiye başlamak istersin, zaten terk edilirim der. İşe başvurmak istersin, bana vermezler der. Hayalini kurarsın, sen kim, o kim? der.</p> <h2>Gerçekten Kurtulmak İstiyor Musun?</h2> <p>Şimdi burada bir viraj alacağız. Çünkü bu yazının buraya kadar olan kısmı sadece tespit. Ama sen hâlâ şikayet ediyorsan, seni durduran bir olabilir.</p> <p>Evet. Şikayet etmenin bilinçdışı bir ödülü var:</p> <ul> <li>Sorumluluktan kaçarsın</li> <li>Empati devşirirsin</li> <li>Haklı konumda kalırsın</li> <li>Değişmemen için kılıf üretirsin</li> </ul> <p>O yüzden şimdi bu soruyu kendine sor:</p> <p>Acımı bırakınca kim olacağım? Eğer bu soru seni korkutuyorsa Muhtemelen acı, senin en uzun ilişkindir.</p> <h2>Çözüm Ne? Zihinsel Kodları Nasıl Kıracağız?</h2> <p>Öncelikle şunu unutma: çözüm, geçmişi yok etmek değil. Çözüm, geçmişle birlikte yeni bir <em>yorum katmanı</em> inşa etmek.</p> <ol> <li>Geçmişinle kavga etme. Onunla konuş.</li> <li>Kendine şunu söyle: Bunu yaşadım. Ama artık o gün değilim.</li> <li>Her şikayetin yerine bir eylem koy. Kimse beni dinlemiyor diyorsan, git ve birini sen dinle.</li> <li>Acıyı anlat ama acının içinde yaşamayı bırak.</li> <li>Kendine kimlik değil, hareket üret.</li> </ol> <p>Çünkü şunu bil:</p> <p>Ben şikayetçiyim cümlesi sana geçici konfor sağlar. Ama Ben sorumluyum cümlesi seni sonsuz özgürlüğe götürür.</p> <h2>Bir Gerçek Daha: Acıdan Çıkmak İçin Acıya Dokunmak Gerek</h2> <p>Çok insan acısını inkâr eder. Ama aslında çözüm, yüzleşme korkusunun tam ortasında yatar.</p> <p>Acına dön. Bak. Korkma. Ama sonra orada kalma. Çünkü geçmiş bir mezar olabilir ama sen diriysen oraya ait değilsin.</p> <h2>Ve En Sonunda </h2> <p>Sadece kaderin değil, karakterin değişir. Sadece hikâyen değil, sesi değişir. Artık acını anlatmazsın onu aşmış halinle başkalarına ışık tutarsın.</p> <blockquote>Gerçek iyileşme, sustuğunda gelen sessizlikte değil... Artık o sessizliğe ihtiyaç duymadığında başlar.</blockquote>