Hayat garip. Bazen öyle bir şey oluyor ki, hiç zarar vermemiş, kendi halinde yaşamış bir insan sessizce toprağa karışıyor. Cenazesinde bir avuç insan. Ne büyük kalabalıklar, ne alkışlar, ne gözyaşı gösterileri... Oysa hayattayken kimseye zararı olmamış, belki bir yetimin başını okşamış, belki gizlice bir fakirin cebine para koymuş biri o.
Sonra bakıyorsun, kibirle yürüyen, insanlara kötülük etmiş, çıkar için arkadaş değiştirmiş biri ölüyor. Mezarı dolup taşıyor. Sosyal medyada methiyeler, dualar, hatıralar yağıyor. Ve sen düşünmeden edemiyorsun: Bu insanlar onu gerçekten mi seviyordu, yoksa başka bir şey mi vardı ortada?
İyilik Sessizdir, Gösteriş Patırtılı
İyi insanlar çoğu zaman sessizdir. Yaptıkları iyilikleri reklam etmezler. Birine yardım ederken fotoğraf çekmezler. Destek verirken adlarını söylemezler. Ve öldüklerinde de kimse onların iyiliğini listeleyip övünmez. Çünkü iyiliğin doğası gereği sesi yoktur. İyilik, alkış için değil, vicdan için yapılır. O yüzden iyiler çoğu zaman unutulur gibi görünür. Oysa gerçekte unutulmazlar. Sadece sessiz yaşadıkları gibi, sessiz anılırlar.
Peki Kötüler Neden Çok Seviliyor Gibi Görünür?
İnsan doğası biraz acımasızdır. Güce meyillidir. Paraya, üne, gösterişe, etkiye hayran olur. Bir adam toplumda yüksek bir pozisyona gelmişse, ne kadar kötü olursa olsun, ölümünden sonra o makamın hatrına övülür. Kimse gerçek yüzünü konuşmak istemez. Çünkü ya korkar, ya da çıkar ilişkileri hâlâ sürmektedir.
Bir insan hayattayken çok ses çıkarmışsa, çok insanın hayatına dokunmuşsa -ister iyi ister kötü- ölümünde de çok ses olur. Kimi çıkarı için ağlar, kimi gösteriş için. Kimi gerçekten inanır, kimi sadece kalabalıkta kaybolur.
İyi İnsanlar Neden Yalnızdır?
Çünkü iyi insanlar beklenti yaratmaz. Menfaat dağıtmaz. Kimseye yağcılık yapmazlar, kimsenin hatırına doğrularından vazgeçmezler. Ve insanlar genellikle kendilerini yüceltenleri sever. İyiler ise, doğruyu söyleyerek, insanları gerçeklerle yüzleştirir. Bu da çoğu zaman onları rahatsız eder.
Bir gün gariban bir adam ölür, belki üç kişi uğurlar. Ama Allah onu binlerce melekle karşılar. Bunu biz görmeyiz. Gördüğümüz sadece toprak üstündeki sessizliktir. Ama toprağın altında olanı bilmeyiz.
Övgüler Gerçek midir, Yoksa Bir Tören mi?
Kalabalık cenazeler, uzun methiyeler, ağlayan insanlar… Bunlar gerçeğin garantisi değildir. Bazen en çok övülen insanlar, hayattayken en çok korkulanlardır. Ölüm, korkuyu ortadan kaldırmaz. Sadece şekil değiştirir.
Birinin ardından söylenen güzel sözler, onun gerçekten iyi olduğunu göstermez. Tıpkı bir mezarın kalabalık olmasıyla, bir ruhun huzura kavuşmuş olmasının aynı şey olmaması gibi.
Sonunda Geriye Kalan
Kimin mezarı kalabalık, kimin mezarı tenha; bu dünyaya ait detaylar. Gerçek soru şudur: Öldüğümüzde, insanlar bizi menfaatleri için mi yoksa yüreklerinden mi anacaklar? Ve daha da önemlisi: Biz kendimizi hangi yüzle Allah’ın huzuruna çıkaracağız?
Bu yüzden belki de mesele, kaç kişi arkamızdan ağladı değil. Kaç kişi arkamızdan dua etti? Ve kaç melek bize kapı açtı?