Bir sabah uyandın ve güneş yine doğmuştu. Gözlerini açtın, nefes aldın. İçinde tarifsiz bir “devam etme” dürtüsü vardı ama kimse sana nedenini söylemedi. Sadece yaşa dediler. Büyü dediler. Oku, evlen, çalış, yaşlan, öl dediler. Ama içindeki o ses susmadı: “Neden?”

Neden ben varım? Neden düşünebiliyorum? Bu dünya neden var? Bir amaç var mı, yoksa hepsi rastlantı mı?

Bu soruları sadece sen değil, binlerce yıldır insanlar sordu. Kimileri cevabı kitaplarda, kimileri gökyüzünde, kimileri atomun içinde aradı. Ama gerçek şu ki: Bu sorunun tek bir cevabı yok. Sonsuz cevabı var.

İlahi Perspektif: Tanrı Neden Yarattı?

Semavi dinlere göre insan, bir amaca hizmet etmek için yaratılmıştır.

Kur’an’da şöyle der: “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56) Yani Tanrı'nın varlık nedeni, bilinmek istemesiyle başlar.

İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik'te ortak bir düşünce vardır: İnsan, Tanrı'nın iradesinin yeryüzündeki yansımasıdır. Onunla sınanır, olgunlaşır, geri döner.

Hinduizm ve Budizm’de ise yaratılış döngüseldir. Evren yok olur, tekrar var olur. İnsan ruhu samsara çarkında reenkarnasyonla tekrar tekrar doğar. Nihai amaç aydınlanmadır, yani benliğin ötesine geçip Brahman’la bir olmaktır.

Mistik öğretilerde insan, Tanrı’nın kendini tanıması için oluşturduğu bir aynadır. “Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi sevdim” sözü tam da bu fikri yansıtır.

Bilim Ne Diyor: İnsanlık Kozmik Bir Kaza mı?

Bilim susmaz, ama cevap vermez. Yalnızca gözlemler.

Büyük Patlama teorisine göre evren 13.8 milyar yıl önce, sonsuz yoğunluktaki bir noktadan genişlemeye başladı. Yıldızlar oluştu, galaksiler doğdu. 4.5 milyar yıl önce dünya şekillendi.

İlk canlı, ilkel denizlerde, şansa bağlı kimyasal tepkimelerle oluştu. Evrim devreye girdi. Milyonlarca yıl sonra, insana benzeyen ilk hominidler ortaya çıktı.

İnsanlık, rastgele mutasyonlar ve doğal seçilimle gelişti. Yani bilime göre insanlık, ne planlı bir yaratım, ne de kutsal bir hikâyedir. Bir zincirin sadece bir halkasıdır.

Ama asıl tuhaf olan şu: Bilim, neden burada olduğumuzu açıklayamaz. Sadece nasıl geldiğimizi açıklar.

Stephen Hawking, evrenin kendiliğinden var olabileceğini savundu. Ama neden "hiçlik" yerine "bir şey" var, buna cevap veremedi.

Sorgulayanlar: “Neden Varız?” Diye Delirenler

Bu soruyu en çok soranlar filozoflardı. Ama bazıları cevabı ararken aklını yitirdi, bazılarıysa yeni dinler icat etti.

İsim Ne Sordu? Ne Cevap Verdi?
Sokrates İnsanı tanı, evreni değil “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir”
Nietzsche Tanrı öldü mü? “Amaç yok, hayat anlamsız, insan üst-insana dönüşmeli”
Descartes Var mıyım? “Düşünüyorum, öyleyse varım”
Simone de Beauvoir Kadın neden ikinci sınıf? “İnsan olmanın anlamı, kendini yaratmaktır”
Karl Marx İnsan neden çalışır? “Ekonomi insanı şekillendirir, anlam oradadır”

Ve belki de en çarpıcısı: Albert Camus

Camus’ya göre hayat absürttür. Yani anlam arayan insan, anlamsız bir evrenle karşılaşır. Bu çelişki insanı çılgına çevirir. Ama Camus şöyle der: “İntihar etmiyorsan, yaşıyorsun demektir. Demek ki hayatın kendisi başlı başına bir başkaldırıdır.”

Yaşamın Amacı: Aramak mı, Bulmak mı?

Belki de sorun şurada: Hep bir anlam arıyoruz. Belki de hayatın amacı, bir amacının olmamasıdır.

Bir müzik eseri gibi düşün. Bir şarkı, sonuna ulaşmak için dinlenmez. İçinde olduğun için dinlenir. Belki de yaşamın amacı; her saniyesini deneyimlemektir.

Ama bu kadarla yetinmeyenler için farklı cevaplar da var:

  • Dinler der ki: Yaşamak bir sınavdır. Geçersen ödül, kaybedersen ceza vardır.
  • Felsefe der ki: Yaşamın amacı kendini yaratmaktır. Kendi gerçeğini inşa etmektir.
  • Bilim der ki: Amaç diye bir şey yok. Sadece varız.
  • Sanat der ki: Güzellik yarat. Yoksa her şey zaten boş.
  • Ezoterik öğretiler der ki: Sen zaten Tanrı’sın. Sadece bunu hatırlamayı unuttun.

Her Şey Belki De Bir Yanılsama

Bu yazıyı buraya kadar okudun. Bir şeyleri anlamaya çalıştın. Ama belki de bu satırları bile sen okumuyorsun. Belki sen bile yoksun. Belki bu dünya sadece zihninin içinde dönüyor.

Ama yine de, bir gün bir köşede, o “anlam” karşına çıkacak. Belki bir ağacın yaprağında, belki bir çocuğun gülüşünde, belki de ölümün kendisinde.

Ve o zaman, kendine şu soruyu soracaksın: “Bu hayatı gerçekten ben mi yaşadım, yoksa sadece bana yaşatıldı mı?”

<p>Bir sabah uyandın ve güneş yine doğmuştu. Gözlerini açtın, nefes aldın. İçinde tarifsiz bir “devam etme” dürtüsü vardı ama kimse sana nedenini söylemedi. Sadece yaşa dediler. Büyü dediler. Oku, evlen, çalış, yaşlan, öl dediler. Ama içindeki o ses susmadı: “Neden?”</p> <p>Neden ben varım? Neden düşünebiliyorum? Bu dünya neden var? Bir amaç var mı, yoksa hepsi rastlantı mı?</p> <p>Bu soruları sadece sen değil, binlerce yıldır insanlar sordu. Kimileri cevabı kitaplarda, kimileri gökyüzünde, kimileri atomun içinde aradı. Ama gerçek şu ki: Bu sorunun tek bir cevabı yok. Sonsuz cevabı var.</p> <h2>İlahi Perspektif: Tanrı Neden Yarattı?</h2> <p>Semavi dinlere göre insan, bir amaca hizmet etmek için yaratılmıştır.</p> <p>Kur’an’da şöyle der: “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56) Yani Tanrı'nın varlık nedeni, bilinmek istemesiyle başlar.</p> <p>İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik'te ortak bir düşünce vardır: İnsan, Tanrı'nın iradesinin yeryüzündeki yansımasıdır. Onunla sınanır, olgunlaşır, geri döner.</p> <p>Hinduizm ve Budizm’de ise yaratılış döngüseldir. Evren yok olur, tekrar var olur. İnsan ruhu samsara çarkında reenkarnasyonla tekrar tekrar doğar. Nihai amaç aydınlanmadır, yani benliğin ötesine geçip Brahman’la bir olmaktır.</p> <p>Mistik öğretilerde insan, Tanrı’nın kendini tanıması için oluşturduğu bir aynadır. “Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi sevdim” sözü tam da bu fikri yansıtır.</p> <h2>Bilim Ne Diyor: İnsanlık Kozmik Bir Kaza mı?</h2> <p>Bilim susmaz, ama cevap vermez. Yalnızca gözlemler.</p> <p>Büyük Patlama teorisine göre evren 13.8 milyar yıl önce, sonsuz yoğunluktaki bir noktadan genişlemeye başladı. Yıldızlar oluştu, galaksiler doğdu. 4.5 milyar yıl önce dünya şekillendi.</p> <p>İlk canlı, ilkel denizlerde, şansa bağlı kimyasal tepkimelerle oluştu. Evrim devreye girdi. Milyonlarca yıl sonra, insana benzeyen ilk hominidler ortaya çıktı.</p> <p>İnsanlık, rastgele mutasyonlar ve doğal seçilimle gelişti. Yani bilime göre insanlık, ne planlı bir yaratım, ne de kutsal bir hikâyedir. Bir zincirin sadece bir halkasıdır.</p> <p>Ama asıl tuhaf olan şu: Bilim, neden burada olduğumuzu açıklayamaz. Sadece nasıl geldiğimizi açıklar.</p> <p>Stephen Hawking, evrenin kendiliğinden var olabileceğini savundu. Ama neden "hiçlik" yerine "bir şey" var, buna cevap veremedi.</p> <h2>Sorgulayanlar: “Neden Varız?” Diye Delirenler</h2> <p>Bu soruyu en çok soranlar filozoflardı. Ama bazıları cevabı ararken aklını yitirdi, bazılarıysa yeni dinler icat etti.</p> <table border="1" cellpadding="10" cellspacing="0"> <thead> <tr> <th>İsim</th> <th>Ne Sordu?</th> <th>Ne Cevap Verdi?</th> </tr> </thead> <tbody> <tr> <td>Sokrates</td> <td>İnsanı tanı, evreni değil</td> <td>“Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir”</td> </tr> <tr> <td>Nietzsche</td> <td>Tanrı öldü mü?</td> <td>“Amaç yok, hayat anlamsız, insan üst-insana dönüşmeli”</td> </tr> <tr> <td>Descartes</td> <td>Var mıyım?</td> <td>“Düşünüyorum, öyleyse varım”</td> </tr> <tr> <td>Simone de Beauvoir</td> <td>Kadın neden ikinci sınıf?</td> <td>“İnsan olmanın anlamı, kendini yaratmaktır”</td> </tr> <tr> <td>Karl Marx</td> <td>İnsan neden çalışır?</td> <td>“Ekonomi insanı şekillendirir, anlam oradadır”</td> </tr> </tbody> </table> <p>Ve belki de en çarpıcısı: Albert Camus</p> <p>Camus’ya göre hayat absürttür. Yani anlam arayan insan, anlamsız bir evrenle karşılaşır. Bu çelişki insanı çılgına çevirir. Ama Camus şöyle der: “İntihar etmiyorsan, yaşıyorsun demektir. Demek ki hayatın kendisi başlı başına bir başkaldırıdır.”</p> <h2>Yaşamın Amacı: Aramak mı, Bulmak mı?</h2> <p>Belki de sorun şurada: Hep bir anlam arıyoruz. Belki de hayatın amacı, bir amacının olmamasıdır.</p> <p>Bir müzik eseri gibi düşün. Bir şarkı, sonuna ulaşmak için dinlenmez. İçinde olduğun için dinlenir. Belki de yaşamın amacı; her saniyesini deneyimlemektir.</p> <p>Ama bu kadarla yetinmeyenler için farklı cevaplar da var:</p> <ul> <li>Dinler der ki: Yaşamak bir sınavdır. Geçersen ödül, kaybedersen ceza vardır.</li> <li>Felsefe der ki: Yaşamın amacı kendini yaratmaktır. Kendi gerçeğini inşa etmektir.</li> <li>Bilim der ki: Amaç diye bir şey yok. Sadece varız.</li> <li>Sanat der ki: Güzellik yarat. Yoksa her şey zaten boş.</li> <li>Ezoterik öğretiler der ki: Sen zaten Tanrı’sın. Sadece bunu hatırlamayı unuttun.</li> </ul> <h2>Her Şey Belki De Bir Yanılsama</h2> <p>Bu yazıyı buraya kadar okudun. Bir şeyleri anlamaya çalıştın. Ama belki de bu satırları bile sen okumuyorsun. Belki sen bile yoksun. Belki bu dünya sadece zihninin içinde dönüyor.</p> <p>Ama yine de, bir gün bir köşede, o “anlam” karşına çıkacak. Belki bir ağacın yaprağında, belki bir çocuğun gülüşünde, belki de ölümün kendisinde.</p> <p>Ve o zaman, kendine şu soruyu soracaksın: “Bu hayatı gerçekten ben mi yaşadım, yoksa sadece bana yaşatıldı mı?”</p>