Tarih boyunca insanlar evlendi. Ama kiminle? Aynı köyden biriyle. Aynı mahalleden biriyle. Aynı dilden, aynı mezhepten, aynı renkten biriyle. Bu, bir tercih değil; bir korunma refleksiydi. Çünkü dışarıdakini tanımıyordun. Tanımadığını sevemezsin. Ve sevemediğine güvenemezsin.

Geçmişte İnsanlar Neden “Kendi Dengini” Arıyordu?

Çünkü kültür bir duvardı. Dil bir kaleydi. Irk bir sınırdı. Ve bu sınırlar içinde “güvenli çoğalma” esastı. Kadim kabilelerde, evlilik bir tür stratejik ittifaktı. Aynı soydan gelenlerin birleşmesiyle güç artar, “öteki” dışarıda tutulurdu.

Ama sonra dünya küçüldü. Uçaklar, vizeler, internet… Tinder bile sosyolojik sınırları yıktı. Ve artık dünya bir köy olduysa, herkes birbiriyle karşılaşmaya başladı.

Peki Bu Tesadüf mü? Yoksa Küresel Bir Proje mi?

Amerika’yı düşün. Yerli halkı yok edildi. Ardından köle ticaretiyle siyahlar getirildi. Çinli işçiler, İrlandalı göçmenler, İspanyollar, Almanlar… Hepsi bir kazan içine atıldı. Ve adına “Amerikan Rüyası” denildi. Ama bu bir rüya mıydı, yoksa insan ırklarının bilinçli bir karıştırma laboratuvarı mıydı?

Amerika bir ülke değil, bir prototiptir. Karışık ırkların nasıl yaşayacağını gözlemlemek için kurulan bir sosyolojik test alanı. Ve bu test, şimdi tüm dünyaya yayılıyor.

Irklar Karışmalı mı? Yoksa Bu Bir Çöküş Sinyali mi?

Evrimsel biyolojiye göre, genetik çeşitlilik iyidir. Karışım, hastalıklara direnci artırır. Ama aynı biyoloji şunu da söyler: Uyum, benzerlik içinde daha hızlı gerçekleşir.

Yani farklı ırkların birleşmesi bir yandan yeni kodlar üretirken, bir yandan da kültürel kodları siler. Dilin kırılır. Mirasın bulanıklaşır. Ve bir gün bir bakmışsın: Ne olduğun belirsizleşmiş. Bu bir “zenginleşme” mi? Yoksa “kimlik erimesi” mi?

Farklı Dinlerden Evlenmek: Barış mı, Bocalama mı?

Aşkın dini olmaz mı? Olur. Ama aşk bir yere kadar götürür. Çocuk geldiğinde, cenaze geldiğinde, ibadet geldiğinde, “senin Tanrı’n kim?” sorusu kapıda belirir. Ve din sadece inanç değil, yaşam algoritmasıdır. İki ayrı dinin birleştiği yerde yeni bir dil oluşabilir. Ama çoğu zaman bu dil, ya bozulur… Ya da susar.

“İnsanlık Harmanlanıyor” Söylemi Neden Şimdi Bu Kadar Yaygınlaştı?

Kültürler, diller, soylar neden hızla birbirine karışıyor? Neden tüm milletler, kendi geçmişlerini bırakıp “global vatandaş” olma yoluna giriyor? Bu doğal bir sonuç mu? Yoksa üst aklın dayattığı yeni dünya kimliksizliği mi?

Tek dilli, tek dinli, tek cinsiyetli, tek tüketici profilli bir insan formu... İşte bu form için önce ırklar karıştırılır, inançlar belirsizleştirilir, diller kırılır, evlilikler bile “uyum değil, çözülme”ye hizmet eder hale getirilir.

Peki Gerçek Aşk Tüm Bunların Üstünde mi?

Belki. Ama gerçek aşkın bile yaşaması için bir altyapı gerekir. Dil gerekir. Değer gerekir. Ve eğer senin sevdiğin, senin dünyanı anlamıyorsa, bir noktadan sonra aşk yalnızlığa dönüşür.

Farklı ırktan, farklı dinden biriyle evlenmek mümkün mü? Evet. Ama bu, bir proje olmamalı. Bir modakaotik romantizm fetişi

Ve Sormak Gerek, Herkesin Herkesle Evlenebildiği Bir Dünya, Gerçekten Daha İyi mi?

Yoksa bu dünya, “her şeyin her şeyle karıştığı”, yani her şeyin hiçbir şey olabildiği bir simülasyon mu üretmeye çalışıyor?

İnsanlık şimdi harmanlanıyor. Ama bu harman, bizi birleştirecek mi? Yoksa içimizi, yavaş yavaş yok mu edecek?