Şehirler boğuluyor, ormanlar yanıyor, buzullar parçalanıyor. Her yıl daha sıcak, her ay daha kurak. Ve biz hâlâ klimalarımızın karşısında, mevsimlere uygun filtreler kullanarak yaşıyoruz.
Ama bu artık “hava durumu” değil. Bu bir gezegen bozulması. Yeryüzü, kendini sürdüremiyor. Çünkü onu sürdürülemez bir sisteme mahkûm ettik. Küresel ısınma artık yavaş bir süreç değil; ivmelenmiş bir kırılmadır.
1 Derece Artış Ne Demek Biliyor musun?
Dünya 1.2°C ısındı. Küçük gibi duruyor. Ama her ondalık artış, sistemik bir felakettir. Bu, buzulların erimesi değildir sadece. Ekosistemlerin çöküşü, okyanusların kimyasının değişmesi, atmosferin dengesinin yıkılmasıdır.
Bir mercan 1.5 dereceye dayanamaz. Arılar 2 derecede yön bulamaz. Amazon ormanı 2.4 dereceyi geçtiğinde kendi kendini yok etmeye başlar. Ve sen, hâlâ plastiği ayrıştırıp vicdanını rahatlatıyorsun.
Doğa İsyan Etmiyor, Sadece Tepki Veriyor
Sel, yangın, kasırga, don, kuraklık… Bunlar doğanın insanlara karşı “öfke nöbetleri” değil. Bunlar geri bildirim. Doğayı bozarsan, doğa sana yanıt verir. Ama bu yanıt anlaşılmak için değil, dengeyi zorla kurmak için gelir.
Artık 100 yılda bir olan felaketler her yıl tekrarlanıyor. Pakistan’da 5 milyon insanı yerinden eden sel. Kanada’da gökyüzünü kırmızıya boyayan mega yangınlar. Çin’deki şehirleri suya gömen tayfunlar. Ve liste uzuyor.
Karbon, Modern Medeniyetin Gizli Para Birimi
Her şeyin maliyeti hesaplanıyor: inşaatın, taşımanın, üretimin... Ama hiçbir şeyin karbon izi hesaba katılmıyor. Çünkü sistem, karbonu maliyet değil, hak olarak görüyor. Bu yüzden her üretim, atmosferin üzerine yazılmış bir borç.
Faktör | Açıklama | Etkisi |
---|---|---|
Fosil Yakıt Kullanımı | Enerji, ulaşım, üretim için petrol, gaz, kömür | Atmosferde sera gazı birikimi |
Ormansızlaşma | Tarım ve sanayi için ormanların yok edilmesi | Karbon emici sistemlerin çökmesi |
Et Tüketimi | Hayvancılığın metan salınımı ve arazi kullanımı | İklimsel dengesizlik, su kaynaklarının tükenmesi |
Hiper-tüketim | Gereksiz üretim ve atıkların artışı | Kaynak kıtlığı ve ekolojik yıkım |
Geri Dönüş Yok mu?
Bazı eşikler geri dönüşsüz. Grönland’daki buz tabakası tamamen erimeye başladığında, artık durdurulamaz. Sibirya’daki donmuş toprak çözülürse, atmosfere salınacak metan, bugüne kadar salınan tüm karbondan fazla olabilir.
Yani bu bir saatli bomba değil. Bu bir termal domino zinciri. Ve her düşen parça bir sonraki felaketi hızlandırıyor.
Çözüm Var Ama Rahatsız Edici
Güneş panelleri, elektrikli arabalar, geri dönüşüm kutuları… Bunlar sadece semptom giderici. Asıl çözüm: sistemsel dönüşüm. Yani üretimi azaltmak. Tüketimi kısmak. Et yememek. Uçmamak. Beton dikmemek. Kazanmamayı da göze almak.
Ama bunu kimse istemiyor. Çünkü bu bir konfor çöküşü gerektiriyor. Ve sistem, bireyin değil, konforun devamı üzerine kuruludur.
Toplumsal Çöküş Senaryoları Yazılmaya Başladı Bile
Artık bilim insanları “iklim felaketi sonrası dünya” üzerine senaryolar geliştiriyor. Su savaşları, iklim mültecileri, sınıra duvar ören ülkeler, veri karşılığında gıda veren devletler...
Bu distopyalar kurgu değil. Bu, planlama belgelerinde geçen paragraflar. Çünkü sistemler iklimin değişeceğini kabullendi. Şimdi sırada bu değişimle nasıl hayatta kalınacağı var.
Ve Son Soru: Hâlâ Zaman Var mı?
Bu yazı yazılırken atmosfere 40 milyon ton karbondioksit salındı. Yani dakikada 50 Empire State binası ağırlığında gaz. Ve biz hâlâ umut var mı diye soruyoruz.
Belki de asıl soru şu olmalı: Bu dünyayı değiştirecek kadar korkuyor muyuz? Çünkü değişim bilgiyle değil, dehşetle başlar. Ve biz hâlâ yeterince korkmuyor olabiliriz.
Gezegen kurtarılmayacak. O kendini kurtarır. Mesele şu: Biz onun kurtuluşuna dahil olacak mıyız?