Bir sabah uyanıyorsun ve gözlüğünü takıyorsun. Gözlüğün seni alıyor, başka bir sokakta uyandırıyor. Yalnız değilsin. Yanında dans eden avatarlar, holografik reklamlar, uçan NFT arabalar var. Arka planda Matrix benzeri bir bina beliriyor. Oraya giriyorsun. Ve orada, sadece sen yoksun.

Sana benzeyen ama sen olmayan dijital bir figür, başkasının baktığı sensin. İşte bu dünya metaverse. Fiziksel evrenden sıyrılmış bir algı evreni. Ama bir soru var: Bu evrende para nasıl işler? Kim kime ne satar? Ve aslında sen satılıyor olabilir misin?

Ekonomik Gerçeklik Çökerken, Sanal Ekonomi Nasıl İnşa Ediliyor?

Dünya enflasyonla sarsılırken, insanlar ev almakta zorlanırken, metaverse’de sanal arsa fiyatları milyon dolarları aşıyor. New York’ta ev alamayan biri, Decentraland’de kendi dijital mahallesini satın alabiliyor. Bir piksel arsa için üç gerçek maaş harcanıyor.

Bu nasıl mümkün olabilir? Cevap: yapay kıtlık. Gerçek dünyada sınırlı olan kaynaklar, burada keyfi olarak kısıtlanmış. Bir kod satırıyla “arazi” üretilebilecek bir evrende, araziler “sınırlı” ilan ediliyor. İşte yeni ekonomi bu: algı kontrollü arz-talep.

Sanal Mallar, Gerçek Borçlar

Avatar kıyafetleri, dijital sanatlar, 3D sneakers, sanal konser biletleri... Hepsi blokzincirle güvence altında. Ve hepsi için kripto para harcanıyor. Ama dikkat: bu harcama psikolojik değil; finansal. Çünkü artık insanlar kredi çekip NFT alıyor.

Yani senin giydiğin dijital ceket, aslında bir banka borcunun sonucu olabilir. Gerçekte ısınmayan ama kripto cüzdanını boşaltan bir moda parçası. Bu, dijital kapitalizmin nihai evresidir: işlev değil, imaj satılır.

Senin Verin, Başkasının Geliri

Metaverse’ün ekonomisi görünürde açık. Kripto paralarla işlem yapılıyor. Akıllı kontratlar var. Ama görünmeyen ekonomi daha büyük: veri madenciliği. Sanal dünyada her adımın, her bakışın, her etkileşimin kayıt altına alınıyor.

Gerçek dünyada reklamcılar seni anlamaya çalışıyordu. Metaverse’te seni yeniden yaratıyorlar. Adeta algoritmik bir klon. O klonun neye ilgi duyduğunu, ne zaman sıkıldığını, ne zaman para harcadığını sistem biliyor. Ve onu pazarlıyor.

Metaverse Ekonomisinde Görünmeyen Gelir Modelleri
Faaliyet Görünür İşlem Gizli Ekonomik Kazanç
Avatarla yürümek Oyun içi gezinti Göz hareketinden ilgi analizi
Dijital mağaza ziyareti Ürün bakma Satın alma eğilim profili çıkarımı
Sanal konser katılımı Eğlence Sosyal etkileşim ağının haritası
Reklamla karşılaşmak İzlemek Beyin dalgası tepkisiyle ölçülen marka etkisi

Metaverse’te Kim Zenginleşiyor?

Yeni ekonomi, yeni zenginler doğuruyor. Ama dikkat: Bunlar kodla para basan zenginler. Metaverse'de arsa satanlar, “kıyafet tasarlayıcıları”, hatta dijital mimarlar. Ama bu bir eşitlik değil. Bu, yeni bir sınıfsal ayrım.

Gerçek hayatta yoksul olan biri, metaverse’de de düşük kaliteli bir avatarla var oluyor. Çünkü daha kaliteli avatarlar, daha pahalı. Daha iyi dijital gözlükler, daha pahalı. Sanal ekonomi, fiziksel eşitsizliği taklit etmekle kalmıyor, derinleştiriyor.

Gerçekten Kazanıyor muyuz, Yoksa Sadece Oynuyor muyuz?

Play-to-earn modeli, yani “oyna ve kazan”, bir devrim olarak sunuldu. Ama çoğu sistem piramit yapıdaydı. Erken giren kazandı. Sonradan gelen kaybetti. Sanal ekonomi, gerçek emek karşılığı olmayan, şans, zamanlama ve manipülasyonla işleyen bir sistemdi.

Bugün metaverse içi iş ilanları açılıyor. Sanal baristalar, dijital bekçiler, 3D animasyon eğitmenleri... Ama bu işler gerçek karşılıklar üretmiyor. Sadece diğer dijital çalışanlar için bir hizmet üretiyor. Gerçek ürün yok, sadece etkileşim.

Metaverse Ekonomisi Gerçek Ekonomiyi Yutar mı?

Bu sorunun cevabı hala belirsiz. Ama bir şey kesin: metaverse, sadece oyun değil. Bu, bir gelecek simülasyonu. Belki de ekonomi, toprak, beden, bilgi ve para… hepsi bir gün sanal forma geçecek.

Ama o zaman şunu sormalısın: Eğer sen dijital bir işte çalışıyor, dijital bir para kazanıyor, dijital bir eşyayı satın alıyor, dijital bir ortamda yaşıyorsan... sen hâlâ insan mısın?

Ya da sadece iyi yazılmış bir karakter misin?