Her şeyleri var: Para, statü, çevre, beğeni, ilişki, eşya… Ama bir gece olur, kalabalığın ortasında nefes alamazlar.
Çünkü yalnızlık, eksiklikten doğmaz. Yalnızlık, temas yokluğundan doğar.
Ve bazı insanlar, her şeye sahip olduklarında, en son kendilerine temas edemez hâle gelirler.
Çünkü Almak, Temas Etmeden Dokunma Çabasıdır
Almak; bir şeyi içselleştirmek değil, onu etrafına örmektir.
Yeni bir ilişki başlatırsın — yalnız hissetmemek için. Yeni bir kıyafet alırsın — görünmek için. Yeni bir başarıya koşarsın — kabul görmek için.
Ama bu eylemlerin hiçbiri seni birine yaklaştırmaz. Sadece seni kendine daha yabancı hâle getirir.
Çünkü almak, hep dışa yöneliktir. Oysa yalnızlık, iç boşlukla ilgilidir.
En Çok Alanlar, En Az Paylaşanlardır
Paylaşmak, temas kurmaktır. Bir duyguyu, bir anı, bir gerçeği bölüşmektir.
Ama çok alan biri, zamanla biriktirdikleriyle arasında duvar örer. “Bunu kimse anlayamaz.” “Kimse benim kadar zorlanmadı.” “Paylaşırsam beni küçümserler.”
Bu düşünceler birikir. Ve sonra şöyle bir cümle doğar:
“Kimse beni gerçekten tanımıyor.”
Halbuki belki de sorun, hiç kimseye kendini gerçekten vermemiş olmandır.
Çok Alan İnsan, Gittikçe Görünmezleşir
İnsanlar seni parana göre sever. Eşyalarına göre yaklaşır. Çevrene göre konuşur.
Ve sen ne zaman “gerçek sen”i göstermek istersen, herkes ilgisini kaybeder.
Çünkü seni sen yapan değil, sana sahip olanlar ilgilerini cezbetmiştir.
O anda şu gerçekle yüzleşirsin:
“Sahip olduklarım arttıkça, ben kayboluyorum.”
En Çok Alanlar, İç Seslerini Susturmak İçin Gürültü Yaratırlar
Daha fazla işe girerler. Daha çok sosyal medyada görünürler. Daha çok içerik, daha çok proje, daha çok koşuşturma...
Çünkü iç ses susturulmak istenir:
“Bu kadar aldın, neden hâlâ boşluktasın?”
Ve işte o an, yalnızlık çığlığı duyulur — ama sadece içeride.
Gerçek Bağ Kurmayan, Gerçekten Kalabalık Olamaz
Bağ, satın alınmaz. Takipçiyle, izlenmeyle, başarıyla kurulmaz.
Gerçek bağ, birine kırılganlığını göstermekle kurulur. Birine eksik yanını açtığında başlar. Ve o paylaşım olmadan, her kalabalık sığ kalır.
Çünkü yalnızlık, etrafında kimsenin olmaması değildir — gerçek seni bilen kimsenin olmamasıdır.
Almak Doyurmaz, Bağlanmak İyileştirir
Yalnızlıkla savaşmak istiyorsan, bir şey almaya değil — birine temas etmeye başla.
Bir sır paylaş. Bir teşekkür et. Birine “nasılsın?” de ve beklemeden dinle.
Çünkü o an, sen bir şey almazsın — ama biriyle bir şey ortak edersin.
İşte yalnızlık da o anda ilk kez parçalanmaya başlar.
En çok alanlar değil, en çok bağ kurabilenler zengindir. Çünkü yalnızlığın panzehiri sahip olmak değil, ait olmaktır.