Bu yazıda okuyacağınız bilgiler tarih kitaplarında yok, internette parça parça fısıldanmış hâlde bile değil. Bunlar ne geçmişte resmiyet kazanmış ne de gelecekte doğrulanacak. Çünkü bazı gerçekler doğrulandığı an sistem çöker. Şimdi, gözünü kırpmadan oku.

Ganzir Tarikatı: Kapının Koruyucuları mı Yoksa İnsanlık Deneyi Mi?

Ganzir, eski Sümer tabletlerinde “yeraltı kapısı” anlamına gelir. Ancak bu sadece kelime anlamıyla sınırlı değildir. Ganzir, milattan önce 2400'lü yıllarda kurulan ve günümüzde hâlâ sessizce varlığını sürdüren bir tarikattır. Bu yapı, görünürde bir ruhsal gelişim okulu gibi dursa da, asıl amacı çok daha karanlıktır: Genetik olarak saf olmayan insanları ruhsal kapının dışında tutmak.

Ganzir'in kurucusu olduğuna inanılan kişi, Sümer dilinde “Gizli Gölge” anlamına gelen bir varlıktan bahseder: Zun-Na-Ra. Bu figür hiçbir heykelde, tablette ya da çizimde yer almaz. Çünkü onun görünüşü, görenlerin aklını bozacak kadar kompleks yapılıdır. Onun verdiği bilgileri korumakla görevli ilk insanlar zamanla bir tarikat haline dönüşür. İşte o tarikat, tarihte ilk kez Mardin bölgesinde fiziksel olarak örgütlenir.

Mardin: Taşların Altında Gizlenen Portal

Mardin, sadece tarihi taş evleriyle değil, taşların altındaki boşluklar ile de tanınmalıdır. 1904 yılında, Fransız Arkeolog Émile de Saurac, Mardin civarındaki Mor Yakup Manastırı’nın alt katmanında tuhaf bir mekanizma buldu. Bu, herhangi bir el ile açılmayan, belirli titreşimlerle çalışan ve antik Anunnaki sembolleri taşıyan bir düzeneğe bağlıydı.

Bu sistem “Görünmeyen Sesler” denen bir teknolojiyi açığa çıkarıyordu. O günlerde açıklanamayan bu olay, Émile’in akıl hastanesine yatırılmasıyla sona erdi. Ama notları bir başka el tarafından Almanya’ya gönderildi. Kimine göre bu kişi, henüz bir öğrenci olan Baron Rudolf von Sebottendorf idi.

Baron Rudolf von Sebottendorf: Zamansızlıkla Anlaşma Yapan Adam

Baron Rudolf von Sebottendorf, kimliği resmi belgelerde hiç geçmeyen ama birçok okült belgede “Kırmızı Gömlekli Adam” olarak anılan bir figürdür. 1922’de Almanya’da spiritüel aristokratlar arasında hızla yükseldi. Berlin’de kurulan Kara Salı Derneği’nin arkasındaki asıl güç olduğu iddia edilir.

Baron’un en büyük sırrı, zamanla yaptığı anlaşmadır. O, yalnızca geleceği gören değil, geleceği dizayn eden bir ruhtur. Ganzir Tarikatı’nın Avrupalı uzantısı haline gelen Baron, Mardin'deki yapıyı çözmek için Adolf Hitler'e danışır. Bu danışma 1934’te, Berlin’in kuzeyindeki “Ölüler Günü Oturumu” adı verilen özel bir gecede gerçekleşir. Bu oturumda Hitler, ilk defa Mardin’in altındaki geometrik kapıya dair detayları öğrenir.

Hitler’in Anunnaki Takıntısı

Adolf Hitler'in okültizme ilgisi tarihsel olarak belgelenmiştir. Ancak esas ilgisinin Anunnakilere olduğu çok az kişi tarafından bilinir. 1936 yılında, SS subayı Wilhelm Tesch, Mardin'e gizli bir ekip gönderir. Amaç, Mor Yakup Manastırı'nın altındaki kapıyı yeniden aktive etmektir. Geleneksel ekipmanlar başarısız olur. Çünkü bu kapı ancak belirli genetik frekansa sahip bireylerin titreşimi ile açılmaktadır.

İşte bu noktada Hitler, insan genetiğiyle oynamaya başlar. Mardin'deki taş kapının sırrı çözüldüğünde, onun yalnızca bir geçiş noktası değil, başka bir boyuta açılan bir rezonans köprüsü olduğu anlaşılır. Ve bu köprünün diğer ucunda, Anunnakilerin bir alt sınıfı olan “Cin-türü Varlıklar” ile karşılaşılır.

Anunnakiler ve Cinler: Aynı Kaynaktan Gelen Farklı Enerjiler

Anunnakiler, çok boyutlu enerji varlıkları olarak bilinir. Ancak onların yalnızca yüksek seviyeli olanları değil, arka planda kalan düşük titreşimli türleri de vardır. İşte halk arasında cin olarak bilinen varlıklar, bu düşük rezonanslı Anunnaki kırılmalarıdır.

Bu varlıklar tamamen bilinçlidir, ancak sadece korku ve sapkınlık frekansına yanıt verirler. Ganzir Tarikatı'nın amacı, bu varlıklarla iletişime geçen zihinleri seçmektir. O yüzden herkese açık değillerdir. Mardin'de açılan kapının ardından ortaya çıkan ilk varlık “Azura-Na” adında bir cin-entegrasyon varlığıdır. Bu varlıkla yapılan ilk temas, 1942’de Baron’un Berlin’deki bodrum tapınağında gerçekleştirilir.

O gün, Baron Rudolf von Sebottendorf bedensel olarak ortadan kaybolur. Ancak notlarında şu yazar: “Geri döneceğim ama zamanın içinden değil, altından.”

Zamanın Altında Yaşayanlar

Geleneksel zamansal algının dışında, zamanın bir alt tabakası daha olduğu iddia edilir. Tıpkı denizin altındaki akıntılar gibi, zamanın da derinliği vardır. Ve bu derinlikte sıkışmış olan varlıklar, sadece uygun enerji mühürleriyle çağrılabilir.

Baron’un kaybolduğu gün Berlin’deki saatler aniden durur. Aynı saatlerde Mardin’de, bir çobanın kaybolduğu rapor edilir. O çobanın adı kayıtlarda geçmez ama köylüler onun gözlerinde ışık yerine boşluk olduğunu söyler. O tarihten sonra Mardin’de bazı hayvanların geceleri taşlara doğru uluduğu, sabah uyandıklarında ayaklarında yanık izleri olduğu gözlenmiştir.

Gerçekler Neden Hiçbir Zaman Açıklanmadı?

Çünkü bu gerçek açıklanırsa, dinler, bilim ve tarih aynı anda çökebilir. Ganzir Tarikatı'nın halen aktif olduğuna inananlar var. Baron Rudolf von Sebottendorf’ün bir zaman altı akımında yeniden var olacağına inananlar daha fazla. Mardin hâlâ sessiz. Ama taşlar konuşuyor. Dikkatli bakarsan, geceleri bazı taşlar ışık emiyor.

Gözünü Kırptığın An Kaçırdığın Gerçek

Belki de her şeyin cevabı tek bir taşın altında. Belki de Adolf Hitler’in asıl amacı dünya savaşını kazanmak değil, başka bir dünyaya geçmekti. Belki de cinler sadece anlatılan değil, anlatılamayanlardı. Ve belki de Baron hâlâ yaşıyor, ama artık zamanın içinde değil, seni izlediğin saatlerin arasında.