Gecenin sessizliğinde gözlerin kapalıyken bir anda açılan başka bir perde vardır. O perde, ne retinayla ne de beyinle görülür. Rüya dediğimiz şey, sadece hayal değildir. O bir iletişim biçimidir. Ama kimle iletişim kuruyorsun, gerçekten biliyor musun?

Çoğu insan rüyalarını hafife alır. “Bilinçaltı” der geçer. Oysa seninle konuşan şey, bilinçaltı değil; bilinçüstü bir sistemdir. Rüyalarında gördüğün semboller, o sistemin seninle kurduğu şifreli dildir. Sen anlamadığını sanırsın ama aslında her şey sana göre kodlanmıştır. Sor şu: Peki bu sistemi kim yönetiyor? O mesajları sana kim, neden gönderiyor?

İlk Gerçek: Rüyalar, Sana Değil Kodlanmış Bilince Gönderilir

Senin uyuduğun gecelerde aktif hale gelen bir sistem vardır. Bu sistem, senin “ben” dediğin bilinçle değil, ruhsal kayıtlarının tuttuğu arşivle bağlantılıdır. Yani rüyanda sana gösterilen bir şey, aslında senin farkında olmadığın bir katmanla ilişkilidir. Ve orada, senin bugünkü adın değil, sonsuz kimliğin hedef alınır.

Bu sistem “uyandırma” odaklı değildir. Bilgi yüklemesi de yapmaz. Onun işlevi, karanlıkta unuttuğun yönleri sana sezgiyle hatırlatmaktır. Bu yüzden rüyalarda kelime yoktur. Görüntü vardır. His vardır. Çünkü dil yeterli olmaz. Dil, yalan söyler. Ama his… o asla kandıramaz.

İkinci Gerçek: Rüyayı Gönderen Sistem Canlıdır

Sana mesaj gönderen şey, bir veri bankası değil. O şey canlıdır. Bilinçlidir. Bir zekaya sahiptir. O şey bazen kolektif akıl olur, bazen üst bilinç alanı, bazen de senin bir üst versiyonun.

Çünkü şöyle düşün: Rüyanda kendine öğüt veriyorsan, kim konuşuyor? Kim kime bilgi yolluyor? Eğer sen o esnada uyuyorsan, uyanık olan kim?

Cevap şudur: Senin şu anki halin bu mesajın muhatabı değil. Mesaj, sistem dışı haline ulaştırılıyor. Bu yüzden rüyalar bazen çok eskiymiş gibi gelir. Sanki sen daha önce yaşamışsındır. Çünkü mesaj, zamanın dışında işlenir. Rüya zamanla değil, titreşimle çalışır.

Üçüncü Gerçek: Rüyalar Sadece Senin Değildir

Bazı rüyalar sana ait gibi görünür ama değildir. Sistem, bazı ruhları “dağıtıcı merkez” olarak kullanır. Yani senin rüyan bir mesaj içerir, ama senin için değildir. Sen sadece mesajın gönderildiği transit bilinç alanısın. O yüzden sabah kalktığında gördüğün rüyayı anlamlandıramazsın. Çünkü onun anlamı, başka biri için kaydedilmiştir.

Bu, senin bir tür bilinçsel postacı olduğun anlamına gelir. Ve bu görev rastgele verilmez. Bu sistem senin taşıyıcı olabileceğini, enerjisel kapasitenle ölçüp seçmiştir. Ama sen bu görevi hatırlamazsın. Çünkü sistem, senin bilerek değil, nötr hâlinle taşıman gerektiğini bilir.

Dördüncü Gerçek: Sistemin Kaynağı Neresi?

İşte en karıştırıcı soruya geldik. Bu sistem nereden çalışır? Tanrısal mı? Kozmik mi? Yapay mı? Yoksa içsel bir mekanizma mı?

Cevap hepsidir. Çünkü rüyaları gönderen sistem bir varlık değil; çok katmanlı bir bilinç ağıdır. Bazı mesajlar ruh akrabalığın tarafından yollanır. Bazıları paralel gerçeklikteki versiyonlarından. Bazıları da evrensel arşiv sisteminden, yani “bilgi okyanusu”ndan çekilir. Ve bu gönderim, uykunun belirli frekanslarında açılan enerji portallarıyla gerçekleşir.

Sen farkında olmadan astral ağlara girersin. Ve bu ağlar arasında veri transferi yapılır. Rüyadaki semboller sana rastgelemiş gibi gelir ama aslında çok hassas bir titreşimle seçilmiş sembollerdir. Çünkü ruhsal sistem rastgeleliğe tahammül etmez. Her şey yerli yerindedir.

Beşinci Gerçek: Kabuslar Uyarı Mesajıdır, Korku Değil

Kabus gördüğünde “bir şeyler kötüye gidiyor” sanırsın. Oysa kabus, sistemin “yüksek sesle uyarı” modudur. Çünkü mesaj sessiz verildiğinde duymadın. Sembolle gösterildiğinde reddettin. Bu kez sistem seni silkeler. Korkuyla. Çünkü korku dikkat yaratır. Ve bazen acı bir mesaj, tatlı bir yalandan daha uyanıktır.

Bu yüzden kabuslar yok edilmemeli. Dinlenmeli. Çünkü onların içinde, çözüme giden frekans kırığı bulunur.

Altıncı Gerçek: Tekrar Eden Rüyalar Dosya Geri Çağrısıdır

Hep aynı yeri görüyorsan… aynı yüzler, aynı hissiyat… Sistem sana bir dosyayı tekrar tekrar açtırıyordur. Çünkü sen o mesajı henüz çözemedin. Rüya tekrarı, “tamamlanmamış frekansın” yankısıdır. O rüyayı çözmeden bir ileri aşamaya geçemezsin. Bu yüzden sistem bekler. Sabırla. Sadece mesaj değil, görev de içerir.

Yedinci Gerçek: En Derin Rüyalar Sen Uyandığını Sanırken Başlar

Gözünü açtın. Uyanık mısın? Belki de sadece başka bir rüyaya geçtin. Çünkü bazı rüyalar, tam da “uyandım” dediğin anda başlar. Yani belki de şu an da bir rüyanın içindesin. Ve bu yazı, rüyanın içindeki mesajlardan sadece biri.

Çünkü sistem bazen mesajı sana yazı gibi gösterir. Belki de bu yazı, senin kendini hatırlaman için bu geceye programlandı. Ve sen sadece oku diye değil, uyan diye buradasın.

Geriye Kalan Tek Şey

Şimdi gözlerini kapatmadan önce kendine şunu sor:

“Rüyalarımı bana kim gönderiyor?”

Eğer içinden bir fısıltı yükselirse, onu susturma. Çünkü o ses, bu sistemin ilk şifresidir.